Çocuklarda Yemek Alışkanlığı

Kreş ve yuvalar ülkemizde de giderek yaygınlaşmakta ve çocukların çoğu özel bakıcılar yerine buralara kaymaktadır. Kreşten eve dönüşlerinde çocukların çoğu, annenin beklediğinden farklı bir beslenme eğilimi içinde görünürler. Bütün gün ev dışında olup bitenleri çok yakından izleyememiş olan anne, çocuğun evdeki beslenme tutumuna bakarak onu iştahsız olarak niteler.

Kreşe ve yuvalara verilmekle çocuk aslında rastgele çocuk bakıcılarının olumsuz etkilerinden ve aile büyüklerinin aşın hoşgörüsünden bir ölçüde kurtulmuş ve kendi akranları arasındaki yerini bulmuştur. Uyku beslenme ve oyun zamanları düzenli bir hale gelmiştir. Ne var ki beslenme programları kreş ve yuvalarda toplu prensiplere göre ele alınmakta ve bunlar da çok kere annenin düşündüğü planlamalara uymamaktadır. Üstelik nelerin ne zaman, ne şekilde, ne miktarda çocuğa verildiği de çok kez anne tarafından ayrıntılı olarak bilinemez, çocuk yeni bir çevrede, yeni biçimde bir beslenme alışkanlığı edindiği için evdeki beslenme yaklaşımlarına karşı beklenmedik tepkiler gösterir. Anne de bunları iştahsızlık olarak yorumlar.

Çalışmayan ve bütün gününü evde çocukla baş başa geçiren annelerin iştah konusundaki endişelerinin daha da az olduğu sanılmamalıdır. Kalabalık olmayan tek çocuklu ailelerde anneler, çocuklarının iştahı konusunda daha duyarlıdırlar. Daha kolaylıkla yanlış yorumlar yaparlar.

Bu durumlarda, çocukla beraber olamama şanssızlığı yerine onunla gereğinden fazla bir arada olma söz konusudur. Tek çocuklu, fazla kalabalığı olmayan hele de geçim şartları yerinde, evleri her türlü ev araçlarıyla donatılmış ailelerde, günlük işler çok zaman almaz. İşlerini kısa zamanda bitiren anne, günün büyük bir bölümünde yavrusu ile baş başa kalır. Böyle durumlarda annenin bütün ilgi ve dikkati çocuğun üzerinde yoğunlaşır. Artık, çocuğun yemeğini yiyip yememesi, çocuktan çok anne için bir doyum sorunu haline gelir. Anne onun her lokmasını saymaya, onu kafasındaki, ölçülere göre beslemeye çalışır.

Çocuğun yiyip içtikleri bu ölçülerin gerisinde kalıyorsa onun iştahsız olduğunu düşünür.
Beslenme konusundaki bu “anne-çocuk bağımlılığı” genellikle aileye ikinci bir çocuk gelinceye kadar devam eder. Çocuğun bir yuvaya verilerek annenin baskı alanı dışına çıkarılması da bazı durumlarda iştah konusundaki saplantıların azalmasına yardımcı olabilir
İkinci bir çocuğa hamile olan annelerin çocuklarını iştahsız bulmaları da oldukça ilgi çekicidir. Doğum yaklaştıkça, annenin, birinci çocuğunu iştahsız ve sağlıksız görme eğilimi de gittikçe artar.

Bu, galiba sadece hamile annelerin anlayabileceği garip bir duygudur. Yeni bebeğin getireceği sevinç ve mutluluk bile bazen bu eziklik içinde bir ölçüde gölgelenir. O zamana kadar evdeki sevgi ve ilginin odağı olan birinci çocuğun “pabucunun dama atılması” yani bir anlamda ikinci plana itilip ihmale uğrayacağı düşüncesi annede bir türlü sorumluluk duygusuna dönüşür. Hatta bazı anneler ikinci hamileliği, ilk çocuğa karşı yapılmış bir haksızlık olarak kabul etmeye başlarlar.

Hamilelik ilerledikçe çocuğa gereği kadar bakamayacaklarını özellikle doğum ve lohusa dönemlerinde çocuğun bu yüzden gerekli ilgiyi göremeyeceğini düşünürler. Ona, şimdiden daha iyi bakar, daha çok beslerlerse, sonra onun maruz kalacağı haksızlığı bir ölçüde gidermiş olacaklarını sanırlar. Annenin bu ön yargılarıyla çocuğuna şimdiye kadar alışık olmadığı, olağanüstü birtakım yaklaşımlara kalkışması, farkında olmadan onun sofradan elini ayağını çekmesine sebep olur.

İskenderun Haber
iskenderun haber genel içerik editörüdür. Haber ihbarlarınız veya ilanlarınız için üst menüden bize ulaşın sekmesini kullanın.