OLMADI LÜTFÜ SAVAŞ!

lütfü savaş
Hakikaten şu ‘koltuk’ denilen şey insanları değiştirebiliyor.
Oturana kadar, herkes ‘baştacı’..
Oturduktan sonra, ‘ben güçlüyüm’ havası..
Seçimler yaklaştıkça da, ‘ben olmasam, şöyle olur..’ veya ‘üzerime gelmeye başladılar’ türünden açıklamalar, vesaire..
Nafile çırpınışlar bunlar..
Olmuyor, yakışmıyor..
Biliyorum ki;
‘Ben’ olduğu her yerde tehlike var demektir..
Bencilliğin kimseye faydası yok..
Hatay insanına da zarar dışında birşey kazandırmaz..
Olsa olsa, kendisine zarar verir..
Hatta yalnızlığa yolaçar ve dışlanmaya neden olur?
İskenderun’da ‘ben’ diyenler bugün yok..
Mehmet Dönen’i de eleştiriyorsak, sürekli ‘Ben’ dediği içindir..
‘Şişkin Ego’yla siyaset yapmak, halkı soğutur..
Arsuz’da, CHP’nin eğilim yoklamasında gördük..
“Sanayi ve Ticaret Bakanı” sıfatıyla Mehmet Dönen tarafından gönderilen çelenk, büyük tepki topladı.. Demek ki, Dönen’e göre ‘Bakanlık’ sıfatı ölümsüz..
O etiketle, tutunmaya çalışıyor..
Bugün Lütfü Savaş da, benzer bir siyasi eksende dönüyor.
Merkür’ün etkisinden midir, yoksa soğuk havanın yolaçtığı buzlanmanın etkisinden midir, bilinmez.. Hafiften bir yüksek volümlü çıkışlar baş gösterdi..
Belli ki;
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmasını halen kabullenmiş değil.. Kulağımıza geliyor.
“Büyükşehir adaylığı benim hakkım” diyerek, yollara düşmüş.
5 yıllık siyasi yaşamını, AK Parti’nin üzerinde görmüş..
Lütfü Savaş’ın, ‘Bana her yol Paris’ mantığıyla, CHP ve MHP’ye göz kırptığını biliyorum. Velev ki, her iki partiden birine tutundu; kazanacağını mı düşünüyor?
Seçmen sormaz mı?
– Düne kadar, o kolkukta oturup, AK Parti’ye meziyetler dizen sen değil misin?
– MKÜ’de akademisyenken seçim kazanacak gücün mü vardı, o vakit seni kim tanıyordu?
– Sıfırdan girdiğin bir seçim yarışında yüzde 52’yi sen mi, Sadullah Ergin ve teşkilatın gücü mü AK Parti’ye kazandırdı?
– O koltuğa oturacaksın diye, gölgesinde sığındığın, gücünden faydalandığın isim, Sadullah Ergin değil miydi?
Ne çabuk unutuldu bunlar..
‘Ahde vefa’ duygusuna ne oldu?
Ah o koltuk var ya, insana çok şey unutturuyor..
Yusuf Civelek de öyle yapmadı mı?
CHP kimliğiyle kazandı, sonra teşkilatı unuttu..
Şimdi ikinci kez koltuğa oturmak için Ankara’da, CHP genel merkezinin merdivenlerini eskitiyor.
Dört buçuk yıldır unuttuğu ‘siyaset’e bel bağlıyor..
Lütfü Savaş da öyle yaptı, aynı hataya düştü..
Hatay’ın dört bir yanını gezerken, gittiği hiçbir ilçe ve beldede, teşkilat başkanını çağırmadı, umursamadı..
Şimdi de, ‘AK Parti neden böyle yaptı?’ diye düşünüyor..
Lütfü Savaş yaparken güzel, AK Parti yapınca çirkin, öyle mi?
***
Savaş’ın, dünkü basın bildirisine de anlam veremedim..
Neymiş;
Harbiye kaptajına koyulan elektrikli motopomplar, Harbiye’de sık sık kesilen elektrikler yüzünden kesintili çalışıyormuş da..
Ortaya çıkan bu hesapsız elektrik kesintileri yüzünden mağduriyet oluşuyormuş da..
Yok, siyasi yönden farklı spekülasyonların yaşandığı bu günlerde şahsını, siyasi tercihini farklı partilerden yapacağı söylentisiyle daha önce bu kadar rastlanmayan elektrik kesintilerinin bu döneme denk gelmesiyle akla değişik soru işaretleri geliyormuş da.. Falan, filan..
Demek istiyor ki, ‘Diğer partilerden teklif geliyor diye, AK Parti beni cezalandırmaya çalışıyor. Bu yüzden elektrikleri kesiyorlar..”
İyi, güzel de..
AK Parti durduk yere neden Harbiye’yi hedef alsın?
Ne alaka?
Tabii ya, ‘ideolojik’ açıdan, Harbiye’ye dokunmak, belki de kargaşaya yolaçabilir..
Hedef bu muydu?
Peki Lütfü Savaş’ın, birlik ve beraberlik söylemlerine ne oldu?
İkincisi, elektrik kesintileri ‘ceza’ yöntemiyse, dört buçuk yıldır Antakya’da, Habribe’de hiç mi elektrik kesilmedi? O vakit, bu durum ‘ceza’ değil de, mükafat mıydı? Ne iş?
Bir dönem boyunca elektrikler kesilirken neden sus pus oldunuz da, büyükşehir adayı olamadınız diye, ‘bülbül’ moduna girdiniz?
Hem.. Hatay’da bu mevsimde günlük güneşlik bir hava yok..
Birkaç gündür, Türkiye kötü hava koşullarıyla mücadele ederken, Hatay da bu soğuklardan nasibini alırken, birçok semtte yollar kapanmışken, nasıl oluyor da bunun bir ‘cezalandırma’ yöntemi olduğunu düşünüyorsunuz?
Bunlar doğru politikalar değil..
Hem partiyi dışla, hem aday olamadın diye partiyi karalamak için bahaneler üret!
Sonra kalk, kötü hava koşullarında ‘ceza’ diye, elektrik kesintilerinden medet ummaya kalk.. Bu mudur doğru siyaset anlayışınız?
Gerçeği yansıtmayan bu yaklaşımlar olsa olsa, Lütfü Bey’in siyasi geleceğinde ‘elektrik’ kesintilerine yol açar ki..
Hafazanallah! Şartel gevşeyebilir..

PARAŞÜT ADAY!
Mehmet Dönen’e ‘paraşüt aday adayı’ deniliyor da, Mehmet Mursaloğlu o kategoriye girmiyor mu? Ya da şöyle soralım..
Ümit Günay sahada çalışırken, diğer adayların Ankara’da boy göstermesini nasıl yorumlayacağız? İlla ki, siyaseten hatırı sayılır kişilere bel bağlamak mı gerekiyor?
Sahada çalışmak ‘ölçü’ sayılmayacaksa, varsın Ankara’da karargah kurmak hakkaniyet sayılsın, kimse çalışmasın.. Öyle mi?
Anlamıyorum..
Ümit Günay haftalardır sahada çalışıyor..
Ama birileri ‘genel merkez beni atayacak’ deyip, keyif yapıyor..
Olacak şey mi?
Hatta şımaraklık öyle bir noktaya geldi ki, şimdiden meclis üyeliği listesini hazırlayan bile var. Olacağı buydu..
CHP; “İskenderun’da ön seçim yapacağım” dedikten sonra, bu çerçevede karar almayıp, olayı sürümcemde bırakırsa, kraldan kralcı takınan çok olur..
‘Bizim demokrat anlayışımız budur’ diyorsanız, sorun yok..
Kaybetmeyi göze almışsın, demektir!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.