Transit yük limanda neden bekletilir?

transityuk
İskenderun Limanı’ndan Ro-Ro seferleri başlatıldı.
Biliyorsunuz.. Suriye ile yaşadığımız sıkıntılar sebebiyle, kapanan Cilvegözü Sınır Kapısı’na alternatif güzergah olarak İskenderun Limanı, imdadımıza yetişti..
150 tır kapasiteli Ro-Ro gemileri ile İsrail, Mısır, Ürdün güzergahında, ihracat kanallarının sorunsuz aşılmasına çalışılıyor..
Hatay firmaları bunun faydasını gördü, görecektir. İyi de oldu..
İhracat ürünlerinin; İskenderun’dan ortadoğu ülkelerine, limanı olan ülkelerden de Hatay’a transferinin gerçekleşiyor olmasını önemsiyorum..
Buraya kadar herşey normal..
Yalnız dün aldığım bir telefon, bazı sıkıntıları aşarken yaşadığımız problemleri hatırlattı.. Arayan bir Tır şoförüydü..
Şoför, Ürdün’den yüklediği yaş sebze ve meyve yükünü, Romanya’ya taşıyacakmış.. 13 gün önceden yola çıkmış..
Adı üstünde yaş sebze! Kasada fazla beklerse çürür..
Ro-Ro gemisi İskenderun Limanı’na yanaşınca, üzerine 2 gün daha TIR’ın kasasında o yük bekliyor..
Şoförün adı Hasan Y..
İsyan ediyordu.. ‘İşkence yaşıyoruz’ diyordu..
Nedenini sordum. Dedi ki:
“Abi, Ürdün’den yüklediğim yükü Romanya’ya taşıyacağım.. 13 günlük yolculuk süresince, hiçbir yerde bekletilmedik. Ancak, İskenderun Limanı’nda 2 gündür çamurlu sahada bekliyoruz. Kantin yok, büfe yok. Açız! Aracın başından ayrılamıyoruz. 50 ülke gördüm, hiçbirinde bekletilmedik. Oysa transit yük Dünya’nın hiçbir yerinde beklemez.. Gerekçesini soruyoruz.. Kimisi muayene memurundan sözediyor, kimisi bekleyin diyor.. Bizim günahımız nedir? Yükümüz yaş meyve/sebze.. Bunlar çürürse, Romanya’da mal sahibine ne diyeceğiz? Sorumluluğu kim üzerine alacak? Türkiye’yi suçlamak da yakışmaz bize.. İşkence yaşıyoruz sanki.. Transit yük nasıl bekletilir?”
Tır şoförünün anlattıklarına bakılırsa, epeyce bir mağdurlar..
‘Mağduriyet’ kelimesini bilerek, çoğul kullanıyorum..
Çünkü, aynı mağduriyeti yaşayan yaklaşık 30 TIR daha varmış..

BÜROKRASİ BÖYLE BİŞEY!
Mevzuatı bilmiyorum. Yardımcı olmaya çalışmak adına, Doğu Akdeniz Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü’nü aradım.. Bölge müdürü Adnan Korkmaz’a ulaşamadım.. Yoğundur muhakkak, anlarım..
Asistanı, ‘müdür yardımcısına aktarayım’ dedi..
O da meşgulmüş!
Sonra bir numara verip, İskenderun Gümrük Müdürü Mehmet Coşar Bey’le görüşmemi tavsiye ettiler.. Hay hay!
Aradık.. Toplantı halindelermiş.. Eyvallah!
Derken, bir numara daha verdiler.. Limanda gümrük amiriymiş..
Hamdi Bey!
Aradım.. Durumu anlatıp, sorun hakkında bilgi vermek istediğimi Hamdi Bey’e değil de, telefona bakan kadın memura aktarmak zorunda kaldım..
Çünkü.. Memure Hanım’ın ‘bi saniye, bağlıyorum’ dediği Hamdi Bey, ‘gümrük müdürüyle’ görüşmem gerektiğini söylemiş..
Ee, doğal olarak başa döndük!
Yukarıdan aşağıya..
Aşağıdan yukarıya..
Mesele budur arkadaşlar!
Neydi Gümrük Müdürlüğü’nün yeni yol haritası:
İNOVASYON! (Yenilenme..)
Memlekete, hayırlı uğurlu olsun!

CİDDİYE ALIN!
Birkaç gün önce, İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su açıkladı:
– Türkiye’de israf edilen ekmekle 80 hastane, 500 okul inşa edilebilir..
Bu kadar açık ve net..
Yazık değil mi?
Üzülüyoruz.. Kahroluyoruz..
Hazır konuyu açmışken, hatırlatmakta fayda var..
– Fırınlarda üretilen ekmeklerin yüzde 1.7’si satılamayarak, 1.72’si iade olarak geri dönerek, toplamda yüzde 3.4 israf potansiyeli oluşturmaktadır. Bu ekmeklerin yüzde 1.98’i çöpe atılarak ve hayvan yemi olarak israf edilmektedir.
Daha anlaşılır bir dille aktarayım size:
– Günlük üretilen ekmeğin 2.44 milyon adedi, daha satılmadan üretim mekanlarında israf edilmektedir. Bu sayının kaç futbol sahasını dolduracak insan sayısı olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?
Tam tamına 50 stadyum!
Düşünebiliyor musunuz?
Bunca ekmek, daha satılmadan üretim mekanlarında israf oluyor.
Bu tabloya, satılan ama tüketilemeyen ekmek miktarını ekleyecek olursak, ortada çok ciddi bir israfla karşı karşıyayız demektir.
Önceki gün de, Toprak Mahsulleri Ofisi İskenderun Şube Müdürü Tamer Erkmen de, Türkiye’de, günde 6 milyon ekmeğin israf edildiğini duyurdu..
Yıllık toplam değeri 1 milyar lira..
Kaymakam Su, ‘Türkiye’de bu parayla 80 hastane, 500 okul inşa edilebilir’ sözünü boşuna kullanmadı..
İsterseniz, israfın kökenine inelim, yani konuyu biraz açalım..
İsrafın en fazla olduğu kurumlar:
Öğrencilere yönelik yemekhaneler yüzde 2.03..
Lokanta ve oteller yüzde 1.35..
Yetişkinlere yönelik yemekhaneler yüzde 0.41..
Bu tabloyu bakınca şöyle düşünebiliriz..
– Yemekhanelerindeki israf oranının yüksek olması, müşteri kitlelerindeki değişkenlik nedeniyle ihtiyaçtan fazla ekmek alınması ve bu kitlenin, yetişkinler kadar sorumlu davranmamasıdır.
Evet, durum ortada..
Rakamlara bakıp, “eyvah, eyvah” diyebiliriz. Ama asıl çözüm, konuyu ciddiye alıp önlem almaktır.. Sorumlu ve bilinçli davranmaktır.
Gelelim, sonuç ve değerlendirme kısmına..
– Ekmek israfını kimse onaylamamakta ve kötü bir alışkanlık olarak görmektedir. Buna karşın, üretilen toplam ekmeğin yüzde 4.9’u israf edilmektedir.
– Ekmeğin nasıl muhafaza edilmesi gerektiğinin bilinmediği veya yanlış bilgilere sahip olunduğu görülmüştür.
– İsraf ettiğimiz ekmekle, her yıl yaklaşık 1 milyar dolar fakirleşiyoruz.
– Kişi başına günlük tüketim ortalaması 333 gram olduğuna göre, 3 milyon 740 bin nüfuslu İzmir’in ekmeğini, ayrıca 542 bin ton buğdayı israf ediyoruz.
Ve işte en vahim, en üzücü, en kahredici sonuç:
– Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyada açlık ve yetersiz beslenme yüzünden her yıl 6 milyon çocuk ölüyor. Yemeğimizi ve ekmeğimizi paylaşalım..
Kulağımıza küpe olsun!

Önceki İçerikTürkiye’nin ciddi bir felakette nasıl destek verdiğini görüyoruz
Sonraki İçerikÖzdemir Zonguldak Kömürspor’a transfer oldu
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.