‘İDAM GELSİN!’

Dün, Mardin’in Ömerli İlçesi’nde karakola saldıran teröristlerce şehit edilen Jandarma Astsubay Üstçavuş İlker Düzova’nın cenaze törenindeydim..
Kadını, erkeği, yaşlısı, genci, çocuğu gözyaşı döküyordu..
Acısı yüreğimize saplanmıştı..
Bir türlü çıkacağı da yok gibi..
Etrafıma bakıyorum.. Yüzler soluk, analar perişan..
Gençler, terör örgütü PKK aleyhine uzun süre slogan atıyordu.
Öfke birikiyor, tepkiler yükseliyor nihayetinde..
O sıra, şefkatli bir el uzandı..
Baba Lütfü Düzova, şehit oğlunun silah arkadaşlarını kucaklayıp onların yüzlerini okşuyordu.. Ağladım!
Şehit eşi Kadriye Düzova’nın su içeçek mecali yoktu ama eşini asker selamı ile uğurluyordu. Kahroldum!
Sonra bir ses yankılandı Şehit Pamir Caddesinde..
Bir anneydi.. Feryadı yüreğimizi dağladı..
“- Artık yeter, idam gelsin. Hep askerlerimiz ölüyor. Artık onları da asın. Büyüklerimize sesleniyoruz, yeter artık, teröristleri Meclis’ten kovun” diyordu..
Geldiğimiz nokta bu..
Yıllardır, ‘teröristlere idam’ı konuştu bu ülke..
Netice? Olumsuz!
Başbakan Erdoğan son günlerde ‘idam’dan söz etse de, henüz somut bir adım atılmadı.. Bizim medya da çok isteksiz..
Ne zaman teröriste idam gündeme gelse, ‘insan hakları’ diyorlar..
Oysa bizim insan hakları derneği de, terör örgütüne vagonluk yapmakla meşgul.. Hatırlayın:
İskenderun kırsalında ölü ele geçirilen PKK’lı terörist Baran Gülümser’in babası Arif Gülümser, Adli Tıp Kurumu önünde PKK’ya lanet yağdırmadı mı?
BDP’lilere “Oğlumu siz yaktınız” demedi mi?
Hatta kendisini telefonla arayan İnsan Hakları Derneği’ne ‘sizinle işim olmaz” diyerek tepki göstermedi mi?
Bakıyoruz.. BDP’liler halen TBMM’de vatandaşın parasıyla keyif çatıyor..
Askerine ağlamayan insan hakları derneğini terörist babası bile kabul etmezken, ne idüğü belirsiz aynı derneğe omuz vermeyi vazife gören bir medya var, çok şükür (!)
Birkaç hafta geriye gidelim..
Teröristler, ölüm orucuna yatarken; bizim yaygın medya, ‘yazıktır, günahtır’ diye teröriste kucak açmadı mı?
İnsan hakları bunun neresinde?
Hainler; arlanmadan-sıkılmadan bölücülük yapacak, askerimizi şehit edecek, bir de üzerine vatandaşın parasıyla karnı doyacak..
İnsan hakları bu mudur?
Değil elbet!
Türk Milleti’ne ‘haklardan’ sözediyorsanız, çıkıp ‘idam’ diyecektir tabiatıyla..
Haksa, bu da hak!
Tutturmuşlar, ‘Kürt sorunu’ diye..
Hangi sorundur bu?
İskenderun’da kürtlerle yaşadığımız süre içinde ‘dostluk, kardeşlik ve sevgiden’ başka ne verdik?
Var olan dayanışmayı kimin bölmeye hakkı var?
Girmeyin aramıza artık!
Bir durun yahu!
Bir sorun kendinize:
– Askere yazık değil mi?
Dün, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ‘Asker Hakları” adıyla yürütülen sivil girişimin başvurularını değerlendirdi..
İnsan hakları savunucularına duyrulur:
– Son 2,5 yılda 175 er ve erbaş, son 10 yılda 934 erbaş ve erin intihar etti..
Türk, Kürt kardeşlerimiz hepsi..
Peki, son 2,5 yılda şehit sayısı ne kadar?
233 şehit!
Son 10 yılda 818!
Bu durumu da tartışalım o halde..
818 şehit, 934 intihar!
İntihar eden asker sayısı, şehit asker sayısından fazla..
Niye? Neden? Niçin?

AKILLI MIYIZ, GÖRECEĞİZ!
İskenderun Belediye Başkanı Dr.Yusuf H.Civelek, ‘Akıllı Kentlerde Kentsel Dönüşüm Zirvesi’ne katılacak.
Başkan Civelek yanılmıyorsam 3 gün İstanbul’da olacak..
Konuyu ele almanın sebebi, zirvenin başlığına takılmam..
İlginç geldi bana..
İlk bakışta, “Akıllı Kentlerde Kentsel Dönüşüm” fikri çok cazip geliyor olabilir..
Ama söz konusu İskenderun olunca, biraz düşünmek gerek..
Birincisi; İskenderun’u akıllı bir kent olarak görmüyorum..
Olsaydı, bugün büyükşehir merkezini Antakya’ya kaptırmazdık..
İkincisi; İskenderun’da akıllı bir tek binamız bile yok..
Yapılması planlansa bile, yatırımcıya bu olanağı sunmak istemeyen bir idare var.. Eğer ki bir idare, yatırımcıya; ticari artı konut imtiyazına sahip 5 bin 200 metrekare bir alana sadece 9 kat izin verip, az ileride sadece 500 metrekare araziye sahip başka bir yatırımcıya zemin artı 10 kat inşaat müsaadesi veriyorsa..
Bu yaklaşıma ne dememi bekliyorsunuz?
Ayrımcılık mı? Ya da başka bir sıfat mı takmalıyım?
Akıllı bir kentte, bunlar olur mu?
Olmaz, olmamalı da..
Başka bir konu daha var..
Örneğin, tepe mahallelerde kentsel dönüşümü başlatabildik mi?
Ya da başka bir deyimle.. Numune Mahallesi heyelan bölgesinde ikamet edenlere yönelik, yıkılan sebze halinde konut projesi fikrine ne oldu?
Meclisin, idareye bu hakkı verdiğini biliyorum..
O halde neyi bekliyoruz?
Mesela.. Meydan Mahallesi, Dumlupınar, sanayi sitesinde kentsel dönüşümü başlatacak cesur yürekler nerede?
Veya, gençlerin esrar yuvasına dönüşen, yıkılmak üzere olan büyük çarşı işhanı neden kamulaştırılıp, kentsel dönüşüme açılmıyor?
Yeterince akıllı mıyız, demem bu yüzden..
Yoksa; İstanbul’a gidip, İskenderun’u anlatmak güzel..
Hatta çok kolay..
Zor olan ve beklenen ise, akıllı kentlerde yaşama geçen kentsel dönüşümü İskenderun’da başlatmaktır.. Aynı fikirde miyiz?
‘İDAM GELSİN!’

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.