Bu hikaye yıllarca konuşulur!

Hikaye anonim.. Kaynağı belli değil!

Bir varmış, bir yokmuş türünden..

İçinde para var, altın var, cin var, arsa var..

Hani, bir ay önce,. İki kişi, sattığı tarla parasıyla bankalara olan borcunu ödemeye giden vatandaşa külçe altın görünümlü 2 adet Çin malı çakmağı ‘altın’ diye 9 bin liradan sattılar ya, o biçim bir hikaye..

Yalnız, yazacağım konular daha bir karmaşık, bol senaryolu..

Buyursunlar, başlayalım:

Efendim.. günlerden bir gün..

Birileri toplanmış, hayali bir araziyi 6 milyon liradan kapatacaklar..

1,5 milyondan 4 kişi yeterliydi..

Tamam da.. 3 kişi tezgah, 1’i yemdi..

Diyeceksiniz ki; “Yav git kardeşim, arazinin her tarafı iş görse bile, kim çıkar 1,5 milyon lira verir ki?”

Merak buyurmayın.. Hikaye bu ya, vermişler!

“- Biz 15 milyon liradan alıcı bulduk” diyen güvenilir kaynaklar(!) sayesinde ‘yem’ avcılara takılmış, 1.5 milyon papel indirigandi yapılmış..

Ee, arazi nerede? Dağa kaçtı!

Dağ nerede, yandı, bitti kül oldu!

***

Yine günlerden bir gün..

Yurdışından biri gelir.. Derler ki, o şahıs yazlık almak ister..

Rivayete göre, dışarıdan gelen adam güya varlıklı..

Gezerken, tozarken, bir bakar ki, hayalindeki yazlığı bulmuştur..

Aracılar devreye girer, ev sahibinin kapısı çalınır..

Dışarıdan gelen alıcı ‘cin’ gibi!

Ee, ev sahibi de iyi niyetlidir, saftır..

Güzel bir sohbet faslı sonrası, ‘ben bu yazlığı istiyorum’ diyen alıcıyla, ev sahibi el sıkışır.. Önden kapora bile verildiği anlatılır..

Yalnız bir sorun vardır..

Alıcı tedirgindir.. Şöyle bir etrafa bakar, ‘ermiş’ duygularla “Alllaaaahhh” diye bağırır.. Ev sahibi şaşırmıştır!

İyi niyetle adama bakar, ne olduğunu anlamaya çalışır..

Daha ‘hayırdır, bu ne hiddet, bu celal’ demeye varmadan, alıcı patlamıştır..

Der ki: “- Bu evde cin var!”

‘Haydaaa! Ev sahibini sardı, bir telaş..

Davul olsa, tokmaklayıp; evin köşelerine sarmısak koyup, okuyacaklar..

Olmuyoooorr canım.. Evdekilerin üfürüğü yetersiz çıkıyor..

Bunun için hoca gerek.. Üfürüğü lodos ayarında olacak..

Esti mi, yıkacak!

Peki, ne yapmak lazım?

Dışarıdan hoca getirmeye karar veriyorlar..

Hemen ferman buyuruyorlar çevre beldelere..

Aramışlar, taramışlar..

Hoooppp.. 7 düvele nam salmış (!) bir hoca eve misafir ediliyor..

Bundan sonrası, Brezilya dizisi gibi..

Çakma hoca evin içinde ‘cin’ avına çıkarken, diğer yandan gramı 1000 dolardan özel mi özel ‘tütsü getiriliyordu.. Bir gramı yetecek değil ya..

‘Getir babam getir’ hesabıyla, aynen Johny Waynen!

Para ev sahibinden çıkıyordu, neticede..

Ee, tütsü dediğin, kökü buralarda yetişmiyor ya..

Bir yerde bitecekti..

Ki, öyle de oldu..

Çooook özel tütsü, etkisini bir anda yitirivermiş..

Bizim hoca da çarpılmış!

Çarpma öyle şiddetli olmuş ki, bizim hoca yere yığıldığı gibi öbür dünyaya göçmüş.. Bundan sonrası daha heyecanlı..

Bağırtının üzerine; odaya dalınca, ev sahibi ‘şok’ geçirir..

İşte zurnanın ‘zırt’ dediği yer de burası..

Hoca ortalıkta bırakılamazdı.. Korku filmi gibi!

Ev sahibi gönderilir, hocanın icabına bakılır..

Siz deyin gömüldü, ben deyim kaçırıldı..

Bu korku bile, papelleri yürütmek için yeterliydi..

***

Yine günlerden bir gün..

Yine yazlık, yine hoca, yine cin, yine tezgah!

Derler ki.. Evin birinde altın vardır..

Altın dediğiniz, öyle 24 ayar değil ha..

Altın suyuna batırılmış, ‘yem’ amaçlı kullanılıyor..

Adam bir kez gördü mü, gözleri kayıyor!

Işıl ışıl..

Ee, yer altından gömü çıkarmak kolay mı?

Bilirsiniz ki, gömüler rivayete göre ‘lanetli’dir..

Laneti kırmak için hoca gerek.. İşbirliği gerek, tezgah gerek..

Karşılığı nedir? Milyonlarca lira para!

Dikkat ettiniz mi?

Üç hikaye de, cebe indirilen paralara uzanıyor..

Hem de epeyce yüklü bir para..

Özetle; üç hikayenin, üçü de mantık dışı gibi görünüyor..

Ama, başa gelmeyecek türden değil..

Zira, dikkatli olunuz diye yazdım!

Her yönüyle, hikayenin finali kötü bitiyor..

Mağdur bitik! Faizle borca girmiş..

Hikayenin kötü adamları da yabancı değil..

10 numara rol çevirmişler..

Mağdur; onlara inanmış, güvenmiş..

Kim mi bunlar?

Etrafınıza bakın..

Her an karşınıza çıkabilir!

ALLAH KORUDU!

Şerefsizler rahat durmuyor..

Zaten teröristlerin bir halt karıştıracakları belliydi.

Öyle de oldu..

Şehit Teğmen Ahmet Tor Kışlası’na yaklaşık 150 metre, akaryakıt istasyonuna ise 15 metre uzaklıkta, park halindeki bomba yüklü otomobil, teröristlerce patlatıldı. Hedef askerdi..

Allahıma şükürler olsun ki, emelleri kursaklarında kaldı..

Askeri aracın geçişi sırasında infilak ettirilmesi planlanan bomba yüklü aracın erken patlatılması daha büyük faciayı önledi.

Yoldan geçen araçlar hasar gördü, 3’te yaralı var..

Allah korusun, az ötede MHP Meclis Üyesi Garip Şandır’a ait petrol istasyonu vardı.. Daha ciddi sonuçlarla karşılaşabilirdik..

Başta askerimize, Garip Bey’e, yaralılarımıza, İskenderun ve Denizciler halkına geçmiş olsun..

Görünen o ki.. Çakallar sürüsünün, korkudan elleri ayağı titriyor..

Yalnız bu olay, bize önemli bir eksikliği hatırlatıyor..

Nasıl?

Biliyoruz ki, askeri kışlanın konuşlandığı sınır boyunca, karşı yönde araçlar park halinde bulunuyor.. Bazı insanlar balık avlamak düşüncesiyle, araçlarını yolun kenarına park edebiliyor.. Bu esnekliğe, izin vermemek gerek.. Kalleşlerin hain eylemi, bu durumun tehlike yarattığını açıkça gösteriyor. Tedbirli ve dikkatli olmalıyız..

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.