DESTEK VERELİM!

Bazı anlar vardır..
İskenderun’da güzel şeyler olsun diye didinirsiniz..
5 yıldızlı oteli savunursunuz..
Onkolojiye omuz verirsiniz..
Marina olsun diye umutlanırsınız..
Fakülte sayısı artsın da, İskenderun Üniversitesi’ne kavuşalım istersiniz..
Yetinmeyiz icabında;
Kentsel dönüşüm başlasın..
AMATEM konuşlansın..
Tramvayımız, teleferiğimiz, Aqua parkımız olsun diye ümitleniriz..
Hayallerimizi, büyük şehirlerin hizmetlerine göre şekillendiririz..
Ancak, ‘bizde niye yok’ sorularıyla hayıflanırız da..
Görünen o ki.. Birşeyi istiyoruz ama, istediğimizi lafta bırakarak, eylemlere girişmekten ürküyoruz.. Doğru, bu konuda dilimiz çok yandı..
Her güzel yatırım mutlaka şikayet edildi, dava konusu oldu..
Ben ise, çaresizce soruyorum:
Neden arkadaş, neden?
Oysa, ‘İskenderun büyümeli, gelişmeli’ nidasıyla çırpınan bizler değil miyiz?
Allahaşkına söyleyin:
İskenderun’un giriş ve çıkış noktası yeni yatırımlarla renklensin istemiyor muyuz?
O tablolara bakıp da, soruyorum:
Elimiz bağlı seyredecek miyiz?
Bir 5 yıl, bir 10 yıl daha mı bekleyeceğiz?
Sözün bittiği yerdir burası..
Başka çareniz, başvuracağınız başka merci kalmaz..
İçinizden ne geliyorsa, öyle konuşmak, anlatmak..
Daha doğrusu birinin, bir şeyin yakasına yapışıp haykırmak gelir.
Yani herkesin en iyi anlatacağı, herkesin de en iyi anlayacağı dilden konuşmanın zamanı gelmiştir.
İşte benim durumum, aynen böyle.
“Yatırımlara omuz verelim” diye bas bas bağıracağım bir duygudayım.
Karşımdaki tabloya bakıyorum..
Ekonomimiz iyi..
Çalışkanız, üretiyoruz!
Gelir artmış..
İnsanlar ev alıyor, otomobil alıyor.
Çocuğunu okutuyor.
Şehirlerimiz gelişiyor, güzelleşiyor. Ülkemiz modernleşiyor.
Peki be kardeşim..
Durum böyle de, biz niye yatırım isteyen bir topluma burnumuzu sokup başımıza bela sarıyoruz?
Nedir derdimiz, neden durmadan aykırı davranıyoruz?
Sormuyor musunuz kendi kendinize…
Nereye kadar?
Hangi yatırım gelmiş de, topluma fayda sağlamamış..
Bugün Onkoloji yatırımına Sağlık Bakanlığı ‘onay’ vermişse, mutlu olmamamız için bir neden var mı?
Kanser çağın hastalığı değil midir?
Niye, kanser tedavisi için başka şehirlere gitmek zorunda kalıyoruz ki?
Ayağımıza gelen hizmeti sahiplenmek varken, neden engelliyoruz?
Ben bu duygularla, yöneticilerimize seslenmek istiyorum..
Özellikle İskenderun’a katkı sunmak için çabalayan Belediye Başkanı Yusuf Civelek’e ve mahkemeye giden arkadaşlara şunu sormak istiyorum:
Yatırımcılarımıza sahip çıkmak için neyi bekliyoruz?
Madem aynı dili konuşuyoruz..
Madem İskenderun için omuz omuza vereceğiz..
O halde hizmet açılımında ‘birlik’ olmamız için hiçbir sıkıntı yok..
Desteğinizi esirgemeyiniz!
O nedenle, İskenderun için hayati hale gelen yatırım politikasının, daha gerçekçi, daha menfaatlerimizi gözeten bir temele oturtulması için, el ele verelim.. Olmaz mı?

SİVEREKLİ BAKKAL!
Şimdi dikkat. Gaziantep saldırısında kullanılan bomba Siverek’te yükleniyor.
Kalleşlerin destekçisi BDP’liler, gözümüzün içine baka baka ilk mitingi Siverek’ten başlatacaklarını söylüyor.. Sonra Siverekli bir bakkal çıkıyor, “Şehit haberlerinin art arda geldiği bu günlerde milletin vergisiyle maaşını alan BDP’li vekillerin askeri, polisi şehit edenlerle kucaklaşıp öpüşmesi bir vatandaş olarak çok ağrıma gitti” diyerek, BDP’li milletvekilleri hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuyor.
Üç ayrı olay, üçünün de çıkış noktası Siverek..
İş birlikçilerin tüm kışkırtmalarına rağmen hainlere en okkalı tokadı Bakkal Mahmut Çakır veriyor. Helal olsun..
Tepki budur işte!
Biz Türkiye’de şehit cenazesinde ‘Allahuekber’ denilsin mi, denilmesin mi tartışmasına doğru sürüklenirken, adam gibi tepki koymaktan uzaklaşır olduk. Merak ediyorum, 3 günde 4 şehit verdiğimiz Hatay’da, Siverekli bakkal gibi duyarlı yaklaşan kaç insanımız var? Kimler mahkemeye gidip, hainlerin işbirlikçileri hakkında suç duyurusunda bulundu?
Yoksa ‘Ay, çok üzüldük’ dedikten sonra, herşeyi unutuyor muyuz?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.