Eğitim Bir Sen’in derdi ne?

Eğitim Bir Sen’in derdi ne?Eğitim Bir Sen Başkanlar Kurulu Toplantısı Kararları yayınlandı.
Bu kararlarda 6 ve 11. maddeler dikkat çekiyor.
Şöyle ki.. Resmen ve alenen, bölücü örgütün propaganda alanına destek çıkıyor, “ana dilde savunma hakkı” talep ediyor..
Bu nasıl bir zihniyettir böyle.. Eğitim Sen’in ‘eğitim’ meselesi dışında hemen her ay, eylemlerle Devlet’i hedef alan söylemlere girişmesini defalarca eleştirmiştim. İnsan Hakları Derneği’yle ortak hareket etmesini, hatta şehit düşen askerlerimizi bir kez olsun ‘saygıyla’ yad etmediklerini, terörü lanetlemediklerini görüyor, yaşıyoruz..
Şimdi de Eğitim Bir Sen’in KCK açılımıyla karşı karşıyayız..
Bilemiyorum ama, bazı sendikalara bir haller oluyor..
Eğitimi bırakıp, milli değerlerin üzerinden reklam yapıyorlar..
İşte son örnek..
Eğitim Bir Sen Başkanlar Kurulu kararının bu yönüyle PKK ve KCK ile örtüşmesi anlamlıdır.
Ne diyor 6 madde?:
– Bazı demokratik hak ve bireysel özgürlüklerin kullanılamaması bölücü terör örgütüne propaganda ve hareket alanı oluşturmaktadır. Devlet; Kürt sorununda anadilde savunma hakkı, anadilin öğretilmesi ve yerleşim yerlerinin geçmişten gelen isimlerinin iade edilmesi gibi konularda somut adımlar atmalı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ni kararlılıkla sürdürmelidir.
Bu kadar basit mi?
O zaman Eğitim Bir Sen temsilcilerine şu soruyu sormam gerekiyor:
Bir eğitim sendikasının, ülkemizde Türkçe dışında bir dili kamusal alanda hakim kılmak ne anlama geliyor? Böyle bir talebin uygulanması halinde açıkça Türkiye’de iki dilli bir devletin oluşacağını düşünmemesi sorumlu sendikacılık anlayışı ile ne derece bağdaşabilir?
Kaldı ki, Türk Eğitim Sen’in Dörtyol ve İskenderun şube başkanları da soruyor.. Yaşar Gürakan, “Dünyanın gelişmiş ülkelerinde olmayan ve bu konuda açılan davalara karşı tam tersi AİHM kararları ortada iken, Türkiye’ye böyle bir uygulamayı reva görmek ve sendikanın Başkanlar Kurulu Kararı olarak bu konuyu öne çıkarmak, kime ve neye hizmet etmektedir?” sözleriyle tepki gösterirken, Ahmet Akça ise, “Türk Eğitim Sen olarak, Allah’tan bu zihniyet sahiplerine akıl, izan ve ruh sağlığı vermesini, bu sendikaya bir şekilde üye olan ama milli değerlerimize bağlı, andımız ile İstiklal Marşımız ile, Türklükle, Türk Bayrağı ile problemi olmadığına inandığımız, anadilde savunma, anadilde eğitim gibi konularla neyin hedeflendiğinin bilincinde olan arkadaşlarımızın yapılan yanlışlar konusunda, EBS yöneticilerini uyarmaları ve büyük bir vebalden kurtulmalarını bekliyor, konuyu Türk halkının takdirine sunuyoruz” sözleriyle çıkıştı..
Allah biliyor ya, hak veriyorum onlara..
Türk Eğitim Sen’in başında bulunan Ahmet Akça ile Yaşar Gürakan’ın bu yaklaşımlarını destekliyorum..
Olacak şey değil..
Eğitim Sen’i anladık da, Eğitim Bir Sen’e ne oluyor?
Hayırdır? Vatanın bölünmez bütünlüğü konusunda sıkıntıları mı var?
Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum..
Bu durumu, milli değerlere karşı yapılan bir saygısızlık olarak görüyorum. Türklük söz konusu olunca Mazlum Der, Eğitim Sen ile aynı çizgide buluşmaya yanaşan Eğitim Bir Sen’in ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünden gocunması, ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’ sözünü militarist bir yaklaşım ve ritüellerin kaldırılması olarak değerlendirmeleri doğrusu beni çok şaşırttı.. Diyeceğim şudur:
Eğitim Bir Sen aklını başına almalı..
Bırakın bu işleri..,
Eğitim sorunlarına odaklanın!

VEFASIZLIK!
Ne çabuk unutuyoruz.. Oysa 1939’da General Şükrü Kanadlı Paşa ile birlikte çalışmış, zorlu bir dönemde görev yapmış, İskenderun’un ilk belediye başkanıdır, Mustafa Remzi Cerrahoğlu..
İskenderun Belediyesi’nde kâtip olarak çalışma hayatına atıldığını..
Albay Şükrü Kanatlı tarafından Belediye Başkanlığı’na atandığını..
18 ay boyunca başkanlık yaptığını Sevgili Ufuk Aktuğ’un röportajında okumuştum.. Onu tanımak güzeldi..
Kimbilir ne zorluklar yaşamıştı..
Hayat işte.. 92 yaşında Ankara’da vefat etti.
Gözyaşları arasında toprağa verildi..
Sessizce..
Oysa, İskenderun Belediyesi’nde resmi bile yok..
Cenazesine İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek ve meclis üyesi Kemal Sonay dışında, Payas Belediye Başkanı Bekir Altan, Karayılan Belediye Başkanı Mehmet Yurtman, Cerrahoğlu ailesi, dost ve yakınları katıldı.. Bu kadar işte.. Gerisi yok..
‘Vefasızlık’ demem bu yüzden..
Oysa gözüm; protokol ve siyasi partilerin temsilcilerini de aramıştı..
Yoklardı maalesef..
Allah rahmet eylesin.. Nur içinde yatsın!
Ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum..
Demem o ki; hayat kısa..
Unutmayalım, unutturmayalım!

BİR ÖNERİ!
İki gündür İsmet İnönü Mahallesi’ndeki heyelanı yazıyorum.
Dün bir dost aradı. Dedi ki:
Toprak kaymasını önlemenin yolu, bölgeyi ağaçlandırmaktır.
O bölgede doğru dürüst ağaç ekilmemiş, çıplak bir araziden ibaret..
Olası bir tehlikeye karşı, konutlaşmanın önüne geçmek için araziyi heyelan bölgesi ilan edip, gerekli tedbirler alınsın..
Sanki düşününce, bu öneri daha geçerli gibime geliyor.
Ne dersiniz?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.