Az gittik, uz gittik!

Az gittik, uz gittik!Dere tepe düz gittik!
Doğru oturalım doğru konuşalım:
İskenderun’daki bu neticeler; nihayetinde ‘kazanalım da nasıl olursa olsun’ diyen gizli ittifaklara ait bir zihniyetin eseri değil mi?
Kazancı her ahvalde “başarı” sanan..
Amaç için araçları.. Araç için aracıları, her yol için mübahları seferber eden piyasanın atıkları değil mi? Siz, belki siz o siz değilsinizdir ama, ‘başaramayan’ insana ne zaman değer verdiniz ki? Kolundan tuttunuz mu hiç?
‘Hizmet aşkıyla’ çalışanı bile hemen istifaya davet etmediniz mi?
Daha neler var neler?
İdam sehpasına sürüklediğimiz işadamları için gösterdiğimiz çabaya ne demeli?
İskenderun’u çok seven, hayır işleriyle karşımıza çıkan nice işadamına dahi ‘ruhsuz’ demediniz mi? İş üreten STK’ya etiket; ekonomik sıkıntı çeken firmaya ‘oh olsun’; hata yapan ama dürüst bir yerel yöneticiye “küfür” hiç çıkmadı mı ağzınızdan?
Gazetecinin iyisi şikayet edilir..
Kötüsü ‘ihale’ kovalar, cüzdanını doldurur..
Saatlerce, günlerce ‘olup bitenlerin’ hep sizi haklı, ötekileri haksız saymasını beklemediniz mi?
İskenderun’a ‘kazanç’ sağlayan insanların arkasında ‘Kilisli’dir, ‘Antepli’dir, ‘Batmanlı’dır, ‘Mardinli’dir diyerek ideolojik saplantılara girişmediniz mi??
Esasta, ekonomik ilkeleri hem İskenderun’da hem dışında, eşitlik ve adalete yakın duran kitlesel bir ‘dayanışmanın’ın, lehinize eşitsiz ve adaletsiz seyri için duadan bedduaya koşturmadınız mı?
Yaşamı boyunca dürüst olana kırk yılda bir ‘aferin’le geçiştirip, dışarıdan gelip, memlekete hayrı bile dokunmayana, aşağılayana, otorite ve kabadayılık taslayana, her numarayı bilene tapınmadınız mı?
Cebinizi dolduracak “işini bilen adam” aramadınız mı?
Hayatını kayırma, ayırma..
Ne pahasına olursa olsun başkasını sollama..
Berikinin yolunu, ötekinin hakkını çalma..
Güçsüze bir tekme de kendisi vurma..
“Başarmak” için bir başkasını ezmeye, hiç değilse tökezlemesine sarılmaya adanmış bir gündelik hayatın “ayak oyunu” da böyle çalım üstüne çalım atar.
İskenderun şimdi bunun faturasını ödüyor..
Sessizlik o yüzdendir..
Bilerek, kasti, dokuz kusurlu hareketin başıdır bu ‘kapalı’ halimiz..
Ama esas adalet, sessizlikten ziyade, adalet duygusunun tesisidir.
Mesele sadece haksızlık yapan kimine haykırışta bulunmak değil; herkesi mağdur edebilen haksızlıkların da giderilebileceğine dair umudu yeşertmektir.
Yoksa ekonomik göstergeler iyidir..
İskenderun’un geleceği parlaktır..
Yatırım cennetiyiz..
Güzel bir memleketimiz var..
Netice?
Birbirimizden kopuğuz!
Asıl sorun biziz..
Şimdi niçin bir araya gelemediğimizi anladınız mı?
Güçbirliği, dayanışma bu güzel kent için ‘hayal’ ürünüdür.
Üzgünüm ama maya tutmuyor..
Aynaya bakamıyoruz..
Kendimizle barışık değiliz.. Dedikoduyu seviyoruz!
Ee, kıskançlık da var!
Soruyorum:
İyi yanlarımızı alıp ‘kardeşlik duyguları’ ışığında dolaştırabiliyor musunuz?
Bak arkadaş!
Çuvaldız kalsın da; bir iğne alalım; bir de kendimize batıralım..
İskenderun biraz da.. ‘Hatice’yi kirletip ‘Netice’ için vicdanı yamultarak cüzdana sarılan insan tipini coşturdu.
Siz asıl buna şaşırın!

CHP’DE BİR GARİP İŞLER!
CHP İlçe Teşkilatı’nda garip şeyler oluyor.. Belediye Meclis Üyesi Mesut Yüksekbaş’ın, İbrahim Çolakoğlu’na festival günü ‘protokol tüzüğünü’ hatırlatmasının yankıları sürüyor. Sonrası daha vahim..
Yüksekbaş’ın CHP’de ‘ihraç istemiyle’ disiplin kuruluna sevki de tam bir trajikomik hadise.. Nedeni ortada.. CHP, madem Yüksekbaş’ın ‘kabahat’ işlediğine inanıyor.. O halde neden ‘savunması’ istenmiyor? Hani CHP; demokrat düzeni, eşitlik, hak ve özgürlükleri savunan bir partiydi? Mesut Yüksekbaş’ın uyguladığı tüzüğün gerekçesini anlatmaya hakkı yok mu? CHP ilçe teşkilatı festivalde Atatürk’ün manevi huzuruna çelenk bırakmayı bile ‘sorumluluk’ alanından çıkarırken.. Nasıl oluyor da, Yüksekbaş’ın bir ay boyunca festival komitesinde harcadığı enerjiyi, çabayı görmezden gelebilir ki?
Ortada bir disiplin suçu varsa, Yüksekbaş’ı nasıl oluyor da dinlemezsiniz?
CHP Yönetim Kurulu Üyesi Kamil Yılmaz.. Sözüm sana:
İhraç isteminde Yüksekbaş’la konuşurken, “Ben seni sever sayarım.. Ama ne yapalım, biz bir ekibiz, mecbur kaldım” dedin mi, demedin mi?
Bu nasıl ‘statüko’ anlayışıdır böyle, anlayamadım..
Hukuk; davacı/sanık ilişkisinde ‘iki tarafın’ haklarını korur ..
CHP’nin hukuk anlayışında bu da yok..
Sorum şu:
Mesut Yüksekbaş’ın kendisini partide ifade etme özgürlüğünü neden alıkoyuyorsunuz? Madem ortada bir disiplin suçu var.. Çelenk bırakılmama meselesinde ilçe teşkilatının kabahati hangi disiplin suçunu kapsıyor?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.