Tarihimizi yokediyoruz, Müzeyi de kurmuyoruz!

Her yanımız tarih.. Antakya’dan aşağı kalır yanımız yok. Yalnız, Antakya merkez ilçe olduğundan devlet desteği, arkeolojik kazı çalışmaları hepten o bölgeye kaymıştır. Dikkat ediyorum, arkeoloji müzesi dışında birkaç tane müzenin konuşlanması söz konusu.. Mesela açık hava müzesi kurulsun diye MKÜ’nin net görüşü var..
Tamam, bunları biliyoruz.. Ama İskenderun için hiç birşey yapmayacak mıyız?
Tarihi liman kalıntılarının bulunduğu MKÜ kavşağı civarında ‘tarih’ toprağın altında öylece duruyor.. Mercanköy öyle..
Karaağaç, Düğünyurdu/Çöplük, Karapelit ve çevresi, Çankaya gibi mahalleler ‘tarihi’ dokunun yeraltında saklı olan bölgeler değil mi?
Herkes konuşuyor.. Halk diliyle;
Tarihi eser kaçakçılarının ‘patlatmadığı’ yer kalmadı..
Arsuz’a doğru giderken, Karaağaç çıkışında yüksek bir rampa vardı, üç yerden patlatıldığını sokaktaki vatandaş bile işitti, dillendirdi.
Herkes biliyor.. Çankaya’nın ırzına geçilmeyen yer kalmadı.
Örnek mi istiyorsunuz? Mercanköy’de çeşitli kazı bulgularının talan edildiğini halen insanlar anlatır, durur.. Düğünyurdu/Çöplük civarında taş temel kalıntıları ve karakol temelleri varsa da, kimseciklerin gördüğü yok!
Ee, daha neyi bekliyoruz?
Bunca tarihi zenginlik, dokumuza rağmen bir müzemiz bile yok, iyi mi?

KAYIP KENT ATLANTİS HEYECANI!
Sağolsun, işadamı Ali Tekten de olmasa, Şahin Tepesi’nin arkasındaki yamaçlarda bir otoyol kazısıyla yok olmaya yüz tutmuş kaya ve lahit mezarlıkların varlığını bilmeyecektik. Şu seçim atmosferinde bizi siyasetten biraz uzaklaştırdığı ve şöyle bir okkalı tarih dersi verdiği için İşadamı Tekten’e teşekkür ediyorum.
İskenderunluyuz ama, bilgisiziz..
Neyse, Ali Tekten ile birlikte Cumartesi günü Gelişim Sitesi’nin arkasına dayanan sırtları gezdik. Kaymakam Ali İhsan Su ve basın mensupları dostlarımla beraber çıktık, birkaç dönüm yeri kolaçan ettik.. Öğrendim ki..
Tamamı 33 dönüm bu arazi üzeri açılır açılmaz, SİT alanına dönüştürülmesi yönünde Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek bir çalışma başlatmış..
Ne mutlu bize! Dünyadan haberimiz yok..
Bunca gazeteci, onlarca yetkili insanımız var ama etrafımızdaki güzelliklerin farkında bile değiliz.. Tekten’e bu duyarlı yaklaşımından ötürü teşekkür ediyorum..
Hiç olmasa bir gezgin gibi gerekli bilgileri yekili mercilere ulaştırdı..
Basını da bilgilendirdi..
Tarihi yapıların heyecanını bizlere yerinde yaşattı..
Ali Tekten, Kaymakam Su’ya kaya mezarlıklar hakkında bilgiler verirken dikkatimi çekti.. İskenderun’daki tarihi mekanların Atlantis batık kentinin pek çok özelliğini taşıdığına vurgu yaptı. Heyecanlandım!
Doğru ya da değil, ama tespitin bir dayanağı var.. Nedir o?
Atlantis kenti, kaya mezarları ile anılır..
Varsayımların biri de şu;
Akdeniz’de Kıbrıs ve Suriye arasındaki bölge, Myriandikos körfezi olarak tanımlanır..
Şimdi dikkat!
M.Ö. 427-347 dönemlerine rastlayan bu deyimin karşılığı nedir?
İskenderun’un ta kendisi! Nasıl da, şaşkınım..
Ve bir bilgi daha.. Büyük İskender döneminde İskenderun’un adı Alexandreia idi..
O vakit, üç adet zafer anıtı yapıldı. Birinci zafer anıtı, Gelişim Sitesi’nde, ikinci zafer anıtı Düğünyurdu/Çöplük arasında, üçüncüsü ise Mercanköy’ün merkezindedir..
Peki günümüze dek ne kaldı elimizde?
Koca bir hiç! Sıfır.. Çünkü koruyamadık!
Ya tarihi mekanları sağdan soldan patlattılar ya da eserlerimizi yurt dışına kaçırdılar..
Birileri zengin oldu.. Devlet ise ilgisiz kaldı..
İskenderun’da bunu görüyoruz, yaşıyoruz..
Tarihimiz var, müzemiz yok.. Peki nereye kadar?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.