Neşeli Basın, Bunu da yazın !

Belediyeyi eleştirirsin suç..
Karşı tarafa cevap hakkı verirsin yine suç..
Gazeteciysen.. Hele ki, elini taşın altına koyuyorsan, yaranamazsın!
Ayhan Ceylan dün bir yazı göndermiş ama lütfedip çıkamadı yanıma..
Gelseydi şunu diyecektim:
– Bak arkadaş, İskenderun Belediyesi Encümeni ile bir sıkıntın varsa, gidersin yargıya şikayetini yaparsın..
– Bak arkadaş, elinde tuttuğun kağıdın altında imzan var.. Ve o kağıtta ‘rüşvet’e dayalı bir konuşma yapıyorsun.. Senin övündüğün gazeteci işine gelmiyor diye sormayabilir, ama yarın sana, ‘Bu rüşvet çarkında senin müdahil olman suçtur’ diyenler çıkacaktır, bunu bil..Neşeli Basın, Bunu da yazın !
– Bak arkadaş, senin delil gösterdiğin CD’de, senin sesinle, ‘bu işi 5.000’de bitirelim’ diyorsun.. Kendini ele verdiğinin farkında mısın?
– Bak arkadaş, sen konuşacağını konuşmuşsun, düşüncelerini kağıda dökmüşsün.. Peki itham ettiğin insanların söz hakkı yok mu?
Cevap hakkı ne zamandan beri ‘yanlı’ ve ‘mesnetsiz’ sayılıyor?
Encümen’i ‘rüşvet’ denilen o soğuk ithamla peşinen yargılayacaksın, ben de CD’de konuştuğun insanla, bir encümen üyesini telefonda yüzleştiriyorum, ‘ÇARK’ eden ediyor ama adı ‘gazetecilik’ olmuyor, öyle mi? Hayırdır, bana gönderdiğin yazıda o emlakçı hakkında neden tek bir kelam etmiyorsun! Bu mu hak, bu mu adalet?
– Bak arkadaş, sana bu fikri veren, sana danışmanlık yapan dostlarına söyle, Allah’tan başka kimseden korkmam, emir almam.. Feriştahın gelse, ‘doğruları’ okurum, yazarım.. Kaldı ki bir beklentim olsa, belediyeyi eleştirmem.
(Görmeyen gözler görsün diye, geriye dönük yazılarımı delil olarak gösteriyorum.)
– Bak arkadaş, diyorsun ki ‘3 ay bekledim’.. Beklemeseydin! Bunun yolu emlakçıyla ‘Rakam’ mı konuşmak? Bunu yazıyorum diye ‘taraflı’ mı oluyorum?
İskenderun’a iskele kurulacak diye değil aylardır, yıllardır evrak dolaşıyor ilgili bakanlıklarda.. Şimdi başındaki insanlar rüşvet mi alıyor? Aslantaş Su’yu gelecek diye 15 yıldır bekliyoruz.. DSİ rüşvet mi istedi 15 yıl.. TEDAŞ yeraltına girecekti, 20 yıldır devletin birimleri rüşvet mi yiyor?
Öyle her bekleyen evrak için ‘rüşvet’ muamelesi çekmek sana mı düştü?
Üç aydır neredeydin? Yargıya niye gitmedin?
Çıkıp basın toplantısı düzenleseydin, encümen üyelerine çağrıda bulunup, yüzleşseydin!?
– Bak arkadaş, bir daha asla bana kalkıp ‘basın hürdür’ muamelesi çekip, etik kurallarını hatırlatmaya kalkma..
Git, senin ‘dürüst’ gösterdiğin o insanlara hatırlat bunu..
Beni ‘hakim’ ilan eden o dostların iyi bilsin ki..
Hukuk bir gün herkese lazım olacak..!

İSKENDERUN FARKI!
İskenderun’da Vali bey iftar yemeği verse, milletvekilleri katılır, bürokrasi hazır bulunur, hoşsohbet dertleşir herkes..
İskenderun’da iftar masası öyledir..
Genel ve yerel seçimlerde birbirlerine başarılar dileyecek, seçim bürolarını ziyaret edecek kadar nezaket dolu, hoşgörülüdürler..
29 Mart’ta gördük, yaşadık..
Bakmayın meydanlardaki tansiyona siz..
Bir akşam vakti birbirlerini arayıp, ‘Bu gün meydanlarda ben daha iyiydim’ diyenlerin şehridir İskenderun..
Kimse dolmuşa gelmez..
Referandumda da gidişat aynı..
‘Hükümetin bu kente hiçbir katkısı yok’ diyene, ‘Katarak ameliyatımız bedava’ diyen bir siyasi mektaşa ‘gülüp geçebileceğiniz başka bir memleket yoktur..
Siyaset meydanlarda biter, dostluk esastır velakin..
Başka şehirlerde öyle mi?
“Bir yere” gidiyoruz, Vali ile Belediye Başkanı “kavgalı.”
“Başka yere” gidiyoruz Vali ile Milletvekili “saçsaça başbaşa.”
“Bir diğer kente” gidiyoruz, soruyoruz..
Cevap:
– Milletvekilleri “birbirlerinin yüzüne bakmıyor.”
Ama İskenderun farklı.
Seçilmiş ile atanmış “uyum içinde!
Milletvekilleri “barışık”, seçilmiş ile atanmış “kardeş kardeş..
Bakın çevrenize.. İskenderun’da ‘Evet’ ile ‘Hayır’ afişleri bilboardlara yan yana asılıyor.. Bırakın afiş yırtmayı, hiçbirinin üzerinde çizik bulamazsınız..
Ben de diyorum ki..
İskenderun’da futbol hep böyle faulsüz oynansın..
Belden aşağı vurmak yok, kötü tezahürat yok..
Ses yükseltmek de yok..
Amacımız tek olmalı.. İskenderun’a hizmet!

PALMİYE HASTANESİ
‘GÜVEN’ VERİYOR!

Özel Palmiye Hastanesi’nin ‘genel hastane’ moduna geçtiğini daha önceden yazmıştım.. Dün, bu vesileyle basına iftar yemeği verdi hastane yönetimi..
Tıbbi Direktör Op. Dr. Yılmaz Şahutoğlu ile Genel Koordinatör Seval Kirmit Yazar’ın dışında bu kez, GÜVEN Makina’nın patronu da oradaydı..
İskenderunlular’ın aşina olduğu bir isim, Cemil Kirmit..
Zorluklarla dolu bir yaşamın kitabını yazmış bir üstad..
Halen genç ve dipdiri.. Modern çağın ustası..
Tabir yerindeyse ‘makinanın profesörü’..
Sevgili Serdar Kirmit ise kendini ‘bilgiyle’ yenilemiş..
Tecrübesiyle de iş hayatında ‘güncellemeler’ yapmış..
Serdar’ı gayet donanımlı gördüm..
Her zamanki gibi mütevazi ve samimi..
Op. Dr. Yılmaz Şahutoğlu, Palmiye Hastanesi’ndeki ‘doktor’ kadrosunu tanıtırken,
“-Başarılı ekibinizin yanında, makinanın doktorlarıyla da bu gemi sapasağlam okyanusta yol alır’ diye takıldım..
Gerçekten öyle..
Bence KİRMİT Ailesi’nin bu duyarlı yaklaşımı, İskenderun’a ‘sağlık’ açısından büyük bir kazanç sağladı/sağlıyor..
Kendilerini kutluyorum..
Yolunuz açık olsun diyorum..
Demem o ki, Palmiye Hastanesi “GÜVEN’ veriyor!

RED, RED, RED..
BİR YERE KADAR!

Atakaş Şirketler Grubu, Aslantaş’tan gelen sudan pay istedi, firmayı suyu istediğine pişman ettirecekler..
Kim? Ercüment Kimyon!
Habire muhalefet, habire tepki, sual!
Hep aynı nakarat..
Şu neden böyle?
Şöyle olmaz, öyle olsun..
Yav, topyekün bir hareket olsa anlarım..
Mesela, Karahüseyinli meselesi için o kıvılcım vardı..
Ve daha birkaç gündem maddesi daha..
Ama onun dışında olup bitenleri bireysel bir hareket olarak görüyorum..
Atakaş için su talebini bu kadar büyütüp, daha İskenderun’a gelmeden, ‘tepkilere’ vesile olmasını anlamıyorum..
Ercüment Kimyon dışında, herkes yanılıyor mu?
Bir Ercüment Kimyon mu haklı?
Öneri veriyor, RED!
Dilekçe veriyor, RED!
İtiraz ediyor, yine RED!
Ama halen zerre değişim yok.. Bildiğini okuyor..
Şimdi de yargıya gidecekmiş..
Yolunuz açık olsun Ercüment bey..

BU SORULARA KİM CEVAP VERECEK?
AK Parti Hatay Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Öztürk çöp ihalesinin peşini bırakmıyor.. Bu kez araştırmalarında ciddi bazı bulgulara ulaşmış, soruları var..
İşte birkaçı:
– Envitec, 1 Mart 2009 tarihinden beri 82 çöp toplama aracı ve 9 bin 300’den fazla çöp konteynırı ile atık toplama ve taşıma işi yapıyormuş. Sahi bu firma böyle bir iş yapıyor mu? Hangi belediyenin çöpünü topluyor ve bertaraf ediyor?
– Çöp işini alan Envitec şirketi, borsada işlem gören Rhea girişim sermayesi yatırım ortaklığı A.Ş.’nin ortak olduğu bir firmadır. Rhea GSYO A.Ş.’nin kamuya açıkladığı bilgiler doğru mudur? SPK bu firmayı inceliyor.
– Envitec şirketi ile ilgili bir değer ortaya konuyor. Eğer bu değer doğruysa, o zaman bu sözleşmenin ortaya koyduğu rant 170 milyon TL’dir. Bu doğru mudur?
– Rhea yönetim kurulunda yer alan eski merkez bankası başkanı Gazi Erçel, eski borsa başkanı Osman Birsen, DSP eski vekillerinden ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Hilmi Develi gibi kişilerin, ortak olmadıkları halde neden toplam değeri sadece 4 milyon TL. olan bir şirkete isimlerini kullandırıyorlar?
– Rhea’da direktör olan Cem Baytok, CHP milletvekilli Nesrin Baytok’un kayınbiraderi midir?
– Yönetici Ali Rıza Serter neden Almanya’da paravan bir şirket kurdu?
– Acaba Ali Rıza Serter, Nur Serter’in akrabası mıdır?
Şimdilik Milletvekili Öztürk’ün soruları bunlar..
Bakalım bu işin sonu nereye varacak?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.