Bu havayla İskenderun’da hiçbir halt olmaz..

Sağır bir ortam!

Haberleri izlemişsinizdir.. Ekranlarda, İstanbul/Sultanahmet civarında üzerlerinde İngilizce ‘ask me’ yazılı tişörtlerle dolaşan gençleri gördünüz mü?
Sayıları oldukça fazla olan bu gençler “gönüllü turizm elçileri”.
Türkçe ‘Bana sor’ diyorlar..
İstanbul’u yani..
Ülkemizi en iyi şekilde temsil ederek turistlerin sorularını cevaplıyorlar. Bununla da kalmayıp yabancı dillerini geliştiriyor ve onlara yardım etmenin sevincini yaşıyorlar..
Heyecanla turistlerle konuşuyor, bir şeyler anlatıyorlar.
Kimi turistlere kalabilecekleri güvenli otelleri, yemek yiyebilecekleri mekânları tarif ediyor, kimi karşılaştıkları sorunlara çözümler bulmaya çalışıp yardımcı oluyor.
Peki, onlar bu işi neden yapıyor?
Bu aslında bir belediye organizasyonu.
İstanbul Fatih Belediyesi’nin düzenlediği, “Gönüllü Turizm Elçileri Projesi..”
Çok şükür, İskenderun’da böyle bir uygulama yok(!)
Aslında, ‘tansiyonumuzun’ yükseldiği bu sıcaklarda İskenderun Belediyesi’nin hiçbir projesi yok.. Tatildeler çünkü..
Yalıkent iyi geliyor insana..
Girersin havuza, serinlersin..
Ya İskenderun’un ortadireği ya da yoksulu ne yapacak?
Söyleyim.. Denize girecekse bile en yakın Karaağaç yolunu tutacak..
Çünkü İskenderun’da denize girmek bile yasak..
Dışarıdan gelenlerle birlikte, bizimkiler vesaire, yani kendi kendime sinirlenmenin dışında, gittiğim her yerde tanıyanlar soruyor:
“Ne olacak bu İskenderun’un hali?” diye.
Bir kere daha yazayım da, artık bu sıkıcı soruya yanıt vermek zorunda kalmayayım.
Hemen söyleyeyim.
Hiç kimse ‘Herşey güzel olacak’ falan beklemesin..
İskenderun’un hali hiç iyi değil.
Hatta rezalet ve yakın dönemde iyi olacağı falan da yok..
Çünkü bir belediyenin hali, yönetiminin haliyle müsemmadır..
Bugün değil İskenderun çapında bir belediyeyi, Arsuz’u bile yönetemeyecek bir yönetim var.
Daha doğrusu yönetim bile yok..
Yusuf Civelek bütün otoritesini kaybetmiş durumda..
Şu, ortalığı kasıp kavuran yaz sıcağında bile ‘alternatif’ bir uygulama ortaya koyamadılar.. Açılışlar dışında, yoklar çünkü..
Yönetim içinde tam bir hizipleşme yaşanıyor..
Ne yaparsanız yapın, kime hangi üst makam verilerse verilsin..
Umurumda değil..
Yeter artık.. İskenderun için birşeyler yapın, üretin de görelim..
Bırakın da dedikoduyu, Fatih Belediyesi’ni örnek alın..
İskenderun’a akın eden Suriyeliler’e rehberlik edecek hiç kimse var mı?
Ya da İngilizlere, Almanlar’a..
Gördük işte.. Rotaryenlerin dış ülkelerden gelen davetli öğrenci grubuna İngilizce eşlik edecek kimsecikler yoktu..
Bırakın rehberliği, tek bir turizm elçisi bile yok İskenderun’da, olamaz da..
Niye? Çünkü, bu konuyu ciddiye alan bir belediye yok!
Oysa, aylar öncesinden belediye meclis üyeleri başkana seslenmişti.. Dediler ki:
“- Hiç olmasa yön gösteren levhalar, alışverişin cinsini, tutarını anlatan etiketler olsun”..
Nerede, hani tek bir adım atan oldu mu?
Yok.. Beceremiyoruz da ondan..
Hem, sivrisineklerce talan edilmiş bir sahilde kim, ne yapacak, merak ediyorum gerçekten.. Bitti arkadaşlar, buraya kadar..
Bu havayla İskenderun’da hiçbir halt olmaz.
Eski günleri bile ararız, haberiniz olsun..
Aziz Nesin iyi ki bugünleri görmemiş, herhalde kahrından bir kez değil, bin kez ölürdü. Dilerim, gerçek İskenderunlular ortamın sağırlığına kızmazlar, bilinçle duyarlı bir ortam yaratmak için yine de çalışırlar..

‘ATEŞ’TEN GÖMLEK!
İskenderun Limanı için Alp Ateş Gübre Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Ateş’in ‘talip’liler listesinde yer alması büyük bir sorumluluk ve fedakarlık..
Mersin’in.. Rekabet şartlarını elinde bulundurmanın hesabını yapıp, gözünü İskenderun Limanı’na çevirmesine karşılık, İşadamı Uğur Ateş’in ‘ihalede ben de varım’ hamlesi yerindeydi.. Bu konuda oldukça mutluyum ve rahatım..
Tam ümidimizi yitirmişken, İskenderunlular’ın İskenderun’a sahip çıkması ‘özel’ bir durum sanırım.. Birkaç İskenderun sevdalısı işadamının da, bu harekete destek çıkmasını da önemsiyorum.. Çünkü, Akfen’in ‘İskenderun sevdası’ Mersin’le birlikte ‘rekabet’ gücünü elinde bulundurmaya yönelikti..
Tamamen duygusal!
Bence İskenderun Limanı, Akfen için ‘Ateş’ten gömlek giymeye dönüşecekti, döndü de.. O ateş de ‘Ağur Ateş’ oldu işte..
Dilerim, ilahi adalet İskenderun’da tecelli eder..
Yeter artık, İskenderun’da yabancılık çektiğimiz..

AĞUSTOSBÖCEĞİ..Bu havayla İskenderun’da hiçbir halt olmaz..
Pazar günü okudum.. Oldukça ilginç geldi bana, anlatayım:
Bir ağustosböceği doğmadan önce toprağın altındaki bir larvada ortalama 12 yıl bekler. Evet, tam 12 yıl..
12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır:
Ağustos..
Yani topu topu bir ay..
Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustosböceğidir.
Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek.
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık.
Ömrün bir ay..
Buldun, buldun.. Bulamadın, bir daha yok..
Demem o ki..
Hayatınızın kıymetini bilin..
Ve yaptıklarınızdan asla pişman olmayın!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.