“Kaçak” ve “Yasak” Buradan geçmez !

İlk defa tanıştık.. Bu daha ilk toplantıları..
Oysa 4 aydır planlanıyordu.. Ama yeni oldu, güzel oldu..
Hatay’ı ‘kaçakçılara’ dar eden ekiple tanıştık..
Enerji dolu ve görevini en iyi yapmanın bilincinde insanlar..
Başlarında Uğur Güleş var..
Uğur Dündar’ın ‘Arena’sında, TRT’te haber bültenlerinde başarılı operasyonlarla adını duyuran bir isim..
Adı Uğur GÜLEŞ!
İskenderun Kaçakçılık İstihbarat ve Narkotik Gümrük Muhafaza Müdürü..
Nam-ı diğer gümrük profesörü..
Ellerindeki teknolojik imkanlarla, ‘kaçakçılara’ meydan okuyan bir ekibi var..
Aklınıza gelebilecek her bir kaçak ürün ile uyuşturucu maddenin ülkeye geçişine karşı anbean tetikteler.. Kaçakçıların her yöntemini ve güncelledikleri her cambazlığın farkındalar.. Ellerindeki cihazlarla kuş uçurtmuyorlar..
İskenderun Kaçakçılık İstihbarat ve Narkotik Gümrük Muhafaza Müdürü Uğur Güleş, İGC’de, ellerindeki çalışma verilerini anlattı, slayt gösterisiyle de daha önceleri denenen akıl almaz yöntemleri paylaştı.. Şaşırdım doğrusu..
İnsanların ‘kaçak’ adına denemedikleri yol kalmamış neredeyse..
Araçlardaki özel zulalar..
Tekerleklere saklanan maddeler..
İnsanın, kadın çorabıyla vücuduna sardığı kaçak sigaralar..
Kumaşa enjekte edilen sıvı uyuşturucu maddeler..
Diş macununa doldurulan eroinler..
Aynı yöntemle kullanılan meyveler..
Ve daha aklınıza gelmeyen binbir türlü yasadışı hareket var..
Uğur Güleş ve ekibi herşeyin farkında..
Ve anlıyorum ki.. Tüm ekip ‘anında görüntü’ çalışıyor..
Demem o ki..
Hatay’da olursa ‘kaçakçılığa bağlı’ vakalar, Uğur Güleş ve ekibi yakalar!

HANİ ÜCRETSİZDİ!
Hükümet diyor ki:
“- 18 yaşına kadar çocuklarımız Devlet güvencesi altında tedavi edilecek. Tek kuruş ödemeyeceksiniz..”
Yalnız, Devlet’in bir şartı var..
SSK il veya ilçe müdürlüklerinde provizyon yaptıracaksınız.
Yani, Genel Sağlık Sigortası kaydı..
SSK’ya koşturan yaptırdı neticede..
Ne oldu peki? Kayıt yaptıranlar yandı!
Şimdi, Devlet’in gösterdiği bu yol çıkmaza girdi..
Vatandaşlar perişan.. Ellerine tutuşturulan tebligatlarda, 174,96 TL’lik primi ay sonuna kadar ödemeleri gerektiği hatırlatılıyor..
Canı yanan vatandaş şimdi isyanda, haklı olarak soruyor:
“- Hani çocuklarımız ücretsiz muayene edilecekti?”
Haklılar haklı olmasına da.. AKP’li milletvekillerimizin övünerek anlattıkları şu cümleler halen kulaklarımda:
“- 18 Yaş altı çocuğun anne ve babasının ister sigortası olsun, ister olmasın, ister pirim borcu bulunsun ister bulunmasın önemli değil. Çocuk 18 yaşın altındaysa, devlet bütün tedavi masraflarını karşılıyor.”
Ne oldu, fos mu çıktı?!
Vatandaş bundan böyle size nasıl inanacak?

MİNİBÜSLERİ RAHAT BIRAKIN,
İSTEDİKLERİNİ YAPSINLAR!
Geçen hafta minibüsüne ayakta yolcu aldığı için ceza yazılan bir minibüs şoförü kendini yakmaya çalışmıştı.. TV’lerde yeterince yer bulmuştu..
Olay diğer minibüsçülerin katılımıyla büyümüş ve trafik ciddi olarak aksamıştı..
Sonra minibüsçüler ile “devlet” uzlaştı ve “ayakta yedi yolcuya kadar yolcu alınması” izni verildi. Minibüsçülerin başkanı ayakta 7’den fazla yolcu alanlara cezayı bizzat vereceğini de söyledi. İlginç bir durum:
Polis ceza yazamıyor, cezayı minibüsçülerin başkanı verecek!
Düşünüyorum da.. Trafik Kanunu’na aykırı böyle bir izin nasıl verilebilir, merak ediyorum. Ama bence bu kadar hoşgörü de yetmez, şu hususlar da karar altına alınmalı:
1- Yollara çizilmiş bulunan ve minibüslerin uymaya zaten gerek görmedikleri çizgiler de kaldırılsın .
2- Canları istediğinde şerit değiştirmelerinin önünde bir engel yaratabilecek sinyal kolları araçlardan sökülsün, sinyal lambaları kaldırılsın.
3- Minibüs şoförlerinin potansiyel yolcu görünce “dıt dıt” diye korna çalmaları vakit alıyor. Araç yavaşlayınca korna kendiliğinden çalar hale getirilsin.
4- Gaza basınca yeteri kadar ses çıkmasını önleyen susturucular sökülsün.
5- Minibüslerin istedikleri durakta, istedikleri kadar kalabilmelerine izin verilsin.
6- Minibüslerde sürat kısıtlamaları kaldırılsın ki arkadan gelen boş minibüsler öne kolayca geçebilsinler. Bunun için araçların kilometre saatleri de sökülsün.
7- En iyisi minibüslerin trafik kurallarına uymak zorunda olmadıkları kanuna yazılsın, trafik polisinin minibüs şoförlerini rahatsız etmesinin önüne geçilsin.
8- Minibüse binmeyip, ısrarla otobüs bekleyen yolculara ağır para cezaları verilsin..
(İskenderun’da da durum böyle olacaksa, bir daha da Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Erol Akın’ı uğraştırmayın, yormayın..)
Not: Haftasonu, sahil kordonu İş Bankası dönüşünde iki minibus şoförü yolcu kapmak için yarıştı.. İkisi de kırmızı ışığı görmezden geldi..
Galiba imtiyazlı olduklarını sanıyorlar..
Bu durumda, minibüsleri rahat bırakın da istediklerini yapsınlar!
Yapıyorlar da..

ASKF VE AYHAN DİK..
Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu (ASKF), İskenderunlular’a müthiş bir spor etkinliği yaşattı. Plaj ve halı saha futbolu, voleybol, basketbolda gençleri sahalara çekti. O ne coşku öyle..
Gençler azimli ve çalışkan.. Hepsi de efendi..
Tek bir tartışma, kavga ve aksaklık bile yaşanmadı..
Bu güzel ve organize spor şölenini bize kazandıran ASKF 2. Başkanı Ayhan Dik’e ve yönetime teşekkür etmek istiyorum.. Mükemmel bir iş çıkarttılar..
Tatlı bir yorgunluk yaşadılar..
Ama her dakika, belki de her saniye gençlerin yanında, her ihtiyaçlarını karşılamak üzere çaba sarfettiler..
Özellikle de ASKF 2. Başkanı Ayhan Dik çok çalıştı, çok emek verdi..
Ve ben, henüz birincisi gerçekleştirilen bu etkinliklerde o heyecanını hep izledim..
Darısı ikinci spor sölenine..

REFERANDUM!
Referandumla yatıp kalkıyoruz..
Referandum benim için bir tercihtir.
Ne “Evet” diyene söyleyecek lafım var, ne “Hayır” diyene.
Ne “Evet” diyene “Demokratsın” derim; ne de her “Hayır” diyenin sırtına “Darbeci” gibi etiketler yapıştırırım.
Her ikisi de demokratik haktır.
Evet ya da hayır kampanyalarına bir sözüm yok.
Herkes kendi tezine elbet sahip çıkacaktır.
Ama ne kadar çok 12 Eylül karşıtı varmış meğer..
30 yıl evvel, bir Eylül sabahı ‘çok şükür’, ‘Hoşgeldin Asker’ diyenler aynı insanlar değilmiş sanki.. 28 yıl evvel, bir Kasım sabahı Anayasa oylamasına yüzde 92 evet diyenler, aynı seçmenler değilmiş sanki.
Ne oldu bunlara?
Hepsi birden uçup gitti mi?
‘Darbeler son bulsun’ güzel bir şey.
Ama 30 yıl önceki hem de davet edilmiş bir harekâtı, şimdi Ordu düşmanlığı’na vardırmak başka bir şey.. Lütfen ölçüyü kaçırmayalım..
Demokratik sicilimizi temizlerken, lütfen başka yerleri kirletmeyelim.
Unutmayın.. Bu bakımdan evet kampanyası’nı 30 yıl önceki bir hesaba endekslemek ve sırf oraya ağırlık vermek iyi olmuyor. Pakette başka maddeler de var.
Onları bırakıp, bütün kampanyayı kin ve nefret eksenine oturtmak, referandumun asıl amacına da aykırı.. Bu benim düşüncem, sizi bilmem!

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Emekliler parti kurup, seçime girerlerse ne olur?
Hemen yanıtlayalım; tek başına iktidar olurlar!
İktidar partisi, 2007 seçimlerinde yüzde 47 yani 16.3 milyon oy almış..
Hemen bir örnekleme yapalım..
9.3 milyon emekli var.. Tüm emekliler ve eşleri oy verseler, 18 milyon civarında oyla, tek başına iktidar olurlar. Kuşkusuz, diğer partilerin oyları da azalır..
Emeklilere duyrulur!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.