Para adam yapmaz ama adam para yapar

Warren Edward Buffett..
ABD’li ünlü iş adamı, hisse senedi yatırımcısı ve hayırsever. Berkshire Hathaway yatırım şirketinin sahibi ve Forbes Dergisi’nin “2008 Milyarderler Listesi”ne göre 62 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin insanı.
2006 Haziran ayında, yatırım şirketinin 10 milyon adet hissesini (yaklaşık 31 milyar dolar) Bill ve Melinda Gates Vakfı’na devrederek ABD’de şimdiye kadar yapılmış en büyük bağışı gerçekleştirdi.. Para konusunda inanılmaz yetenekli olan Buffett, daha altı yaşındayken büyükbabasının bakkal dükkânından satın aldığı 6’lı cola şişelerinin, tanesini 5 cent kârla satarak, para kazanmaya başladı..
Tesadüfen.. Geçen gün, Warreb Buffet ile CNBC’de yapılan 1 saatlik röportajın detaylarını internette okudum..
Hayatına oldukça ilginç bazı bakış açıları var.. Paylaşmak isterim:
Çocuğunuzu yatırım yapması için cesaretlendirin..
İnsan küçük birikimlerle birçok şey satın alabilir.
Çocuğunuzu birkaç iş türüne başlaması için destek verin.
Reel ihtiyacınızdan fazlasını almayın ve çocuklarınızı da böyle düşünmelerini sağlayın..
Ne isen O’sun!
Daima ekonomik olarak nasıl başarıya ulaşacağını düşün..
Doğru insanları doğru işlere devret..
Amaçlar belirle ve insanları onlara odakla..
Gösteriş yapmaya çalışmayın, sadece kendiniz olun ve ne yapmaktan keyif alıyorsanız onu yapın..
Gençlere tavsiyeleri;
Kredi kartlarından uzak durun, kendinize yatırım yapın ve unutmayın ki:
* Para adam yapmaz ama adam para yapar..
Hayatınızı olduğunuz gibi yalın yaşayın..
Başkalarının söylediklerini yapmayın, sadece dinleyin.
Sizi ne iyi hissetiriyorsa onu yapın..
Markalara bağımlı olmayın; sadece sizi rahat hissettirecek şeyleri giyin..
Paranızı boşa harcamayın, sadece gerçekten ihtiyacınız olan şeylere harcayın..
Son olarak, bu hayat sizin.. O halde neden başkalarına hayatınızı yönetmesi için fırsat veriyorsunuz.
Özetle..
“En mutlu insanlar mutlaka herşeyin en iyisine sahip değillerdir.
Onlar sade bir şekilde yollarında bulduklarına değer verirler..
***
Yaşanmış bir hikaye daha:
Rahmetli Vehbi Koç ile yapılan bir televizyon röportajıydı. Yıllar önce..
“Param var, malım var, şanım var, mevkim var; ama gel gör ki, iki kaşık bulgur pilavı yiyemiyorum” demisti üzüntüyle..
Domatesli bulgur pilavının yanında turşu ve soğan çok uzun zaman önce yasak edilmişti ünlü işadamına. “Çok şükür bugünleri de gördüm ama…”diye
konusmasını sürdüren ünlü sanayici “dünyanın en kudretli adamı da olsan fark etmiyor..” diye eklemişti.
Bir soğan, bir bulgur bazen nelere bedel olabiliyor..
Ya da işadamı Recep Atakaş’ın anlattığı, şu ‘servetini iki bardak suya harcayabileceğini söyleyen padişah hikayesi’ gibi..
Hayat bu kadar basit bir şey işte. Yaptıklarımız, yapmak istediklerimiz, özlediklerimiz, pişman olduklarımız, onardıklarımız, onaramadıklarımız..
Hepsi basit, minicik şeylerdi ama ulaşamadıkça, çözemedikce, yenemedikce bize kocaman geliyordu. Kitlelerin sevgisi, para, ün, güç..
Hiçbiri, hiçbiri bedel olamıyordu, özlemini çektiğimiz o şey her ne idiyse..
Sevildiğini bilmek,.
Bir vicdan rahatlığı..
Bir tabak pilav..
Bir sağlıklı nefes..
Bir hayır işi..
Hayat bu iste; basit, küçük bir hadise..
Ne diyordu işadamı Fuat Tosyalı:
“- Yaşayan ölü mü, ölü yaşayan mı?”

ATIK YAĞDA HİDAYET ŞAHİNOĞLU FAKTÖRÜ
Atık yağların zararları hususunda birkaç yazı yazmıştım.. Şöyle bir çıkışım vardı:
– Lavabodan döktüğümüz bir litre yağ tam 1 milyon litre suyu mahvediyor.
Detaylar ürkütücüydü.. O bakımdan şu uyarı yapmıştım:
“- Fritözlerde kirlenen yağlar, kızartma yapıldıktan sonra tavalardan dökülen yağlar denizlerimizde, göllerimizde, akarsularımızda ve içme suyu kaynaklarımızda geri dönülmesi imkansız hasarlar yaratıyor.
Bu yağlar suların üzerinde birikerek güneş ışıklarının aşağıya geçmesini önlüyor ve oksijeni keserek sudaki tüm dengeyi bozuyor. Hem sudaki canlı yaşamı bitiyor hem de sular hızla kirlenerek, tüm işlevini yitirmeye başlıyor.
Peki çözüm adına bişeyler yapabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Her bir hane halkı, her bir küçük dükkan, her bir işletme bu gidişatı değiştirebilir. Yağları lavabodan dökmek yerine ufak bidonlarda biriktirebilirsek, bütün işi çözebiliriz.
Çünkü bu bidonları sizden ücretsiz olarak alacak kurumlar var Türkiye’de.
Başta gıda işletmeleri, sonra kurumlar, okullar, oteller, dernekler ve haneler..
Gelin bu yağları biriktirin ve yetkili şirketlere verin. Alsınlar ki..
Sularımızı zehirlemeyelim, geleceği kurtaralım..”
Aynen yazdığım bu satırlara ilk destek, İskenderun Lokantacılar ve Pastacılar Odası Başkanı Hidayet Şahinoğlu’ndan geldi.. Kutluyorum..
Önemli bir iş çıkardı.. Adana’dan gelen Albiyobir yetkilileriyle yazılı anlaşma yaptı, İskenderunlu firmalara öncülük etti. Şahinoğlu’nun bu gayretini önemsiyorum..
Bu çalışmadan çıkan en güzel ve en faydalı sonuç şu oldu..
– Bitkisel atık yağlar bundan böyle lavabolardan dökülmeyecek, kanalizasyona karışması önlenecek..
Dilerim, su kaynaklarını koruyabilmek adına bu gayrete toplumun tüm bireyleri olarak destek çıkarız.. Başka da çaremiz yok gibi..

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.