İNSANLARI ETKİLEME SANATI!

Dale Carnegie, Missouri’de tren yoluna on mil uzaktaki bir çiftlikte doğmuş ve 12 yaşına kadar araba-tramvay görmemiştir. Fakat bu çocuk Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmıştır. Güney Dakota’da sığır çobanlığı yapan bir çocukken, İngiltere’de veliahtın himayesinde konferans veren birisi olabilmiştir.
İnanmak ve hayatta azimli olmak, temel felsefemiz bu işte..
Kapanmak, hayattan kopmak, dört duvar arasında sıkışmanın hiçbir getirisi yok, anlayacağınız..
Birde Psikoloji ilminin zirvelerinden Alfred Adler var. O da şöyle diyor:
“Başkaları ile ilgilenmeyen insanlar, hayatta daima büyük güçlüklerle karşılaşmaya mahkumdurlar’.
Net ve açık bir ifade..
Başarısızlık, korkunun neticesidir. Korkularının yenenler, kendilerine güveniyorlar, atak oluyorlar. Bu da risk almayı daha da kolaylaştırır..
İskenderun’da sayısız örnekleri var..
İşadamı Fuat Tosyalı, Recep Atakaş, İlyas Keleş gibi..
Bir de, İskenderun’u önemseyen, ismini duyurmak için çabalayan isimler var..
Düşünsenize, İskenderun Kaymakamı Cengiz Horozoğlu’nu, hep makamında otururken ya da kapısını vatandaşa kapalı tutarken görmek, asla inanamayacağımız bir hadise.. Olanaksız.. Kişiliği el vermez.. Yapısında yok..
İskenderun Belediye Başkanı Yusuf Civelek öyle mi?
(…….)
İşte sivil toplum örgütleri.. MÜSİAD, İSSİAD, İSGİAD, KİSİAD, şahsi çıkarları için mi şehirlerarasında cirit atıyorlar.. Ankara’larda, tıkanan yollara çözüm arıyorlar..
Demem o ki, hiçbir başarı tesadüf değildir. Emek var, azim var..
Siyaset de, bu tarz çıkışların ‘kapı’ veya ‘anahtar’ bileşkesidir.
Puzzle gibidir yani.. Tüm parçaları biraraya getirmek zorundasınız.
Yoksa hizmek mekanizması doğru işlemez..
Siyasette ‘aktif’ olmak şarttır. Kamuoyu ile yakından ilgilenmek birinci koşuldur..
En başından dinlemeyi bilecek, kaçmayacak..
Teknik bir meslekte bile başarının % 15 bilgiye, % 85 insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.
Bir işadamı şöyle bir tanımlama yapmıştı, aynen aktarıyorum:
“- Yanımda çalışan 314 kişi bana selam bile vermezdi. Beni gördüklerinde yollarını değiştirirlerdi. Şimdi 314 düşmanım yerine, 314 dostum var. Çünkü artık onları başaramadıkları ile değil, başarabildikleri ile değerlendiriyorum. Azarlayarak değil, takdir ederek yaklaşıyorum’.
Demek ki neymiş?
Tenkitlerin işe yarar bir tarafı yok!
Bütün tenkitler yuvalarından uçan güvercinler gibi yuvalarına dönmeye mahkumdurlar.
Tenkit, insanın en çok değer verdiği ‘benliğini’ yaralıyor. O’nun hiddetlenmesine sebep oluyor. Diyalog şart!
***
Dünyadaki karışıklıkların ve anarşinin birçok sebeplerinden biri de kendisi düzeltilmeye muhtaç olan insanların dünyayı düzeltmeye kalkmalarıdır.
Konfiçyus der ki: ‘Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz.
Gelelim İskenderun Belediyesi’ne..
İnsanlara iş yaptırmanın en kestirme yolu insanlarda o işi yapma arzusu uyandırmaktır. Sosyalleşmenin ilk adımlarıdır bunlar.
İnsanlarla içiçe olmak.. Doğruyu söylemek, ‘hayır’ demeyi bilmek, ‘hallederiz’ gibi sözlerle, umut vermemek de doğal bir davranış biçimidir..
Doğru birdir..
Herşeye evet demek, iyimserlik değildir.. Bu tarz davranışların, katlanmanız gereken ağır neticeleri vardır.
Meclis üyeleri ile daire müdürlerini karşı karşıya getirmek de bu neticelerden sadece küçük bir örneği..
Gazeteciler o yüzden eleştiriyor.. Ortada bir sorun varsa, çözülmeli..
Adı üstünde, so-runnn! Eğer bu durum, kamuoyunu ilgilendiren bir sıkıntı ise, çözmek o belediye başkanının boynunun borcu..
Kaçarı yok.. Bunu görüp de, o belediye başkanının iltifat beklemeye hakkı yok..
Bazı ilim adamlarına göre, yaşadığımız dünyada önemli olma fırsatı bulamayanlar kendilerine ayrı bir dünya kuruyorlar. O dünyada çok önemli biri olarak yaşıyorlar.
Bana göre, başkan Yusuf Civelek’in dünyasında böylesine bir kavram saklı..
Bastırmaya çalışıyor, ama başaramıyor..
“Ben insanlara heyecan verebiliyorum” diyor, ama kendisi de inanmıyor..
İnsanın yeteneklerini geliştirmesi ve kullanması takdir ve teşvik edilmesine bağlıdır.
Bizlerin ya da sokaktaki vatandaşın yanlışı varsa, ‘yanlış’ demeli bir belediye başkanı.. Doğruya da doğru demesini bilmeli.. Belediye başkanı ulaşılmaz değildir..
Başarının bir sırrı varsa, karşınızdakinin bakış açısını kavramak ve onun gözüyle görebilmektir.
Kendisini başkalarının yerine koyup, onları anlayabilen kimsenin geleceği için kaygı duymasına gerek yoktur.
İnsan tabiatının en zaruri ihtiyacı kendini tanımak ve ifade etmektir.

NOT: Ben bu yazıyı Cuma akşamı yazdım.. Basındaki arkadaşlarımdan duydum ki, Cumartesi günü, mahalle muhtarları ve daire müdürleriyle birlikte düzenlediği toplantıda, Başkan Yusuf Civelek basın mensuplarını yine dışarıya çıkarmış.
TAVSİYEM: Bir daha basın mensuplarını ya çağırmayın ya da sıcakların başladığı şu günlerde yormayın bari.. Hem şeffaflık diyeceksiniz hem de teşekkür edip, kapı dışarı edeceksiniz.. Kitapta yazmaz.. Yazıktır, günahtır!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.