ARTIK İŞ YAPALIM!

Tam bizlere göre şahane bir konu bu.. Teşekkür etmekten söz ediyorum.. Birilerini onure etmek için, O’nu toplum önünde yüceltmek için karşılıksız teşekkür eder ya insan.. Hani, haddinden fazla övmekle, mühim adam triplerine giren, kendini bir halt sananlaradır lafım..
Deyim yerindeyse megaloman hastası gibiyiz..
Küçük kişilikler arasında boğuluyoruz aslında..
Ama kimse çıkıp da, bu tip zavallılara “Kendinizi ne zannediyorsunuz, fazla havaya girmeyin, halkın önünde durulmaz” deme cüretinde bulunmuyor.. Çünkü, onları gerektiğinden büyük göstermekten de geri kalmıyoruz.
Biraz mecburiyet..
Biraz da, biat kültürünün insan üzerinde oluşturduğu korku!
Hiç düşündünüz mü?.. Gün içerisinde, kaç insana haketmediği halde gerektiğinden fazla teşekkür ediyoruz.
Sezar’ın hakkı Sezar’a.. Hakedenleri tenzih ediyorum.. Ama işin yalakalık boyutunu aşanlanları da  kınıyorum..
Bilirsiniz ki, kınamak da, tıpkı teşekkür etmek gibi kolayca geçiştirdiğimiz davranış biçimidir..
Son birkaç yıla dönüp bakın..
Fakülteler gelmez, kınarız..
Odanın biri büyük laf eder, kınarız..
Toplumumuza dış çevreler dil uzatır, kınarız..
Ali, Veli’ye kızar, kınarız..
Canımız sıkılır, yine kınarız..
Sakın ola ki, teşekkür etmeyi de marifet saymayın..
Çocuğumuz sütten kesildiği andan itibaren, ya teşekkür etmeyi öğretiriz ya da neredeyse her davranış sonrasında özür diletiriz..
Biz buyuz işte..
Kınamak serbest
Teşekkür etmek marifet..
Özür dilemekse her daim erdemliliktir..
Pohpolamak da tadı, tuzu..
Bunlar yaşamın vazgeçilmez tezleridir.. Onlarsız hayat renksizdir, tadsızdır..
İnanın bana, bu tip olguların yokluğunda işlerin yoluna girmesi bile beklenemez.
Unutmayınız ki, biz daha İskenderun’da birbirimize teşekkür ederken bile, Hatay’ın bilmem hangi ilçesinde veya beldesinde “aşılamaz” denilen sıkıntının çözüme kavuşması noktasında bir çaba, bir mücadele olduğunu söylemek için, herhalde müneccim olmak gerekmiyor.
Biz kendi aramızdaki kavgalardan, zıtlaşmalardan, kutuplaşmalardan kurtulamazken, bazı çevreler kendi memleketlerine “hizmet” getirmenin keyfini, sefasını sürüyorlar..
Çünkü, biz boş laflar ederken, onlar kaynak bulma telaşına giriyorlar..
Çünkü, biz ağız dalaşına girerken, onlar acil eylem planlarını çoktan Ankara’ya taşımış oluyorlar..
Çünkü, biz hava/civa peşinde koşarken, onlar teşekkür etmekten çok, “Hizmet getirmeye mecbursunuz” diyerek, aba altından sopa göstermenin siyasetçi için ne anlam teşkil ettiğini biliyorlar..
Hep bir adım önde, anlayacağınız..
Kusuruma bakmayın, Antakya’yı Antakya yapan da işte budur..
Kent insanının cefakar mücadelesi..
Azmi ve inancı..
Topyekün güçbirliği!
Allah aşkına söyler misiniz, biz öylemiyiz..
Aklınızda bulunması açısından size sımsıcak bir örnek vereyim..
Daha düne ait bir alıntı..
Yer, Sanayi Aşevi..
Konu, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi Kongresi..
Manzara güzel, atmosfer sıcak..
Herkes dönüp, birbirine teşekkür ediyor..
Ama Gümrük Muhafaza, Hatay Vergi Dairesi ya da memleketin diğer istek ve taleplerini dile getirmeyi kimse aklına getirmiyor..
İyi ya da olumsuz tek bir tepki bile yok!
Üstüne üstlük, iktidarı ve muhalefeti de oradayken..
Herkes mutlu ve halinden memnun..
Tabi bu arada teşekkür faslı halen sürüyor..
Sonra bir ses geliyor kürsüden..
Halinizden memnun musunuz?
Sanayi eşrafı ve oda başkanlarından tek ses yankılanıyor:
“Haaayıııııırrrr!!!”
O ses yine gürlüyor:
“Çıkın o zaman derdinizi buradan anlatın!”
(……….)
Kısa bir sessizlik..
Heyhat.. Ne oldu biliyor musunuz?
Herkes dönüp, yine birilerine teşekkür etti..
Dedim ya..
Biz buyuz işte!
Buna halk deyimiyle kısaca, ‘İskenderun lobisi’ diyorlar..
Dün öğrendim ki, miladı geçmiş bu tanımlamanın selası verilmiştir..
Mevlam rahmet eylesin!

Tam bizlere göre şahane bir konu bu.. Teşekkür etmekten söz ediyorum.. Birilerini onure etmek için, O’nu toplum önünde yüceltmek için karşılıksız teşekkür eder ya insan.. Hani, haddinden fazla övmekle, mühim adam triplerine giren, kendini bir halt sananlaradır lafım.. Deyim yerindeyse megaloman hastası gibiyiz.. Küçük kişilikler arasında boğuluyoruz aslında.. Ama kimse çıkıp da, bu tip zavallılara “Kendinizi ne zannediyorsunuz, fazla havaya girmeyin, halkın önünde durulmaz” deme cüretinde bulunmuyor.. Çünkü, onları gerektiğinden büyük göstermekten de geri kalmıyoruz. Biraz mecburiyet..Biraz da, biat kültürünün insan üzerinde oluşturduğu korku!Hiç düşündünüz mü?.. Gün içerisinde, kaç insana haketmediği halde gerektiğinden fazla teşekkür ediyoruz.Sezar’ın hakkı Sezar’a.. Hakedenleri tenzih ediyorum.. Ama işin yalakalık boyutunu aşanlanları da  kınıyorum..Bilirsiniz ki, kınamak da, tıpkı teşekkür etmek gibi kolayca geçiştirdiğimiz davranış biçimidir..Son birkaç yıla dönüp bakın.. Fakülteler gelmez, kınarız..Odanın biri büyük laf eder, kınarız..Toplumumuza dış çevreler dil uzatır, kınarız..Ali, Veli’ye kızar, kınarız..Canımız sıkılır, yine kınarız..Sakın ola ki, teşekkür etmeyi de marifet saymayın..Çocuğumuz sütten kesildiği andan itibaren, ya teşekkür etmeyi öğretiriz ya da neredeyse her davranış sonrasında özür diletiriz..Biz buyuz işte..Kınamak serbest Teşekkür etmek marifet..Özür dilemekse her daim erdemliliktir..Pohpolamak da tadı, tuzu..Bunlar yaşamın vazgeçilmez tezleridir.. Onlarsız hayat renksizdir, tadsızdır..İnanın bana, bu tip olguların yokluğunda işlerin yoluna girmesi bile beklenemez.Unutmayınız ki, biz daha İskenderun’da birbirimize teşekkür ederken bile, Hatay’ın bilmem hangi ilçesinde veya beldesinde “aşılamaz” denilen sıkıntının çözüme kavuşması noktasında bir çaba, bir mücadele olduğunu söylemek için, herhalde müneccim olmak gerekmiyor.Biz kendi aramızdaki kavgalardan, zıtlaşmalardan, kutuplaşmalardan kurtulamazken, bazı çevreler kendi memleketlerine “hizmet” getirmenin keyfini, sefasını sürüyorlar..Çünkü, biz boş laflar ederken, onlar kaynak bulma telaşına giriyorlar..Çünkü, biz ağız dalaşına girerken, onlar acil eylem planlarını çoktan Ankara’ya taşımış oluyorlar..Çünkü, biz hava/civa peşinde koşarken, onlar teşekkür etmekten çok, “Hizmet getirmeye mecbursunuz” diyerek, aba altından sopa göstermenin siyasetçi için ne anlam teşkil ettiğini biliyorlar..Hep bir adım önde, anlayacağınız..Kusuruma bakmayın, Antakya’yı Antakya yapan da işte budur..Kent insanının cefakar mücadelesi.. Azmi ve inancı..Topyekün güçbirliği!Allah aşkına söyler misiniz, biz öylemiyiz..Aklınızda bulunması açısından size sımsıcak bir örnek vereyim..Daha düne ait bir alıntı..Yer, Sanayi Aşevi.. Konu, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi Kongresi..Manzara güzel, atmosfer sıcak..Herkes dönüp, birbirine teşekkür ediyor..Ama Gümrük Muhafaza, Hatay Vergi Dairesi ya da memleketin diğer istek ve taleplerini dile getirmeyi kimse aklına getirmiyor..İyi ya da olumsuz tek bir tepki bile yok!Üstüne üstlük, iktidarı ve muhalefeti de oradayken..Herkes mutlu ve halinden memnun..Tabi bu arada teşekkür faslı halen sürüyor.. Sonra bir ses geliyor kürsüden..Halinizden memnun musunuz?Sanayi eşrafı ve oda başkanlarından tek ses yankılanıyor:“Haaayıııııırrrr!!!” O ses yine gürlüyor:“Çıkın o zaman derdinizi buradan anlatın!”(……….)Kısa bir sessizlik..Heyhat.. Ne oldu biliyor musunuz?Herkes dönüp, yine birilerine teşekkür etti..Dedim ya..Biz buyuz işte!Buna halk deyimiyle kısaca, ‘İskenderun lobisi’ diyorlar..Dün öğrendim ki, miladı geçmiş bu tanımlamanın selası verilmiştir..Mevlam rahmet eylesin!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.