AKLIMA TAKILAN BAZI SORULAR VAR..

2007 ile 2008’in başları inşaat sektörü için altın günlerdi.
Kabul etmeliyiz ki, günümüzde bir durgunluktan sözetmek mümkün, fakat bana göre geçici bir esinti bu.. Fakat yine de, İskenderun’un dört bir yanında yükselen binalara baktıkça modernleşmenin izlerini pek görebildiğimizi de söyleyemem..
Çoğu kez yazdım. Daha çağdaş, daha estetik binaların yapımını hep destekledim.
Ama beton yığını, gösterişsiz konutları da eleştirdim.
Şimdi yeni bir akım var.
Fransızlar’a özgü bir girişim.. Rusya’da, “çevreci bir uydu şehir” inşaatına girişmişler.
Yapılaşmanın bir de amacı var:
Yeşil vitrin!
Yani çevreyi daha az kirleten, daha az enerji ve su tüketen, çöpünü dönüştüren evler..
Bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var..
Hatay’lı müteahhidlerin Rusya’da başlattıkları inşaat trendi, hatırı sayılır bir büyüklük taşıyor. Anlamı da şu..
Rusya’nın her şehir veya kasabasında Hatay’lı bir Türk müteahhidin eserine tanık olabilirsiniz.. Bugün Fransızlar’ın, Türkler’den sonra yeni bir akım peşinde oldukları görülüyor. Ama yetersiz!..
Hatay artık, dünyada giderek yaygınlaşan “yeşil binalar” trendinin dışında kalmamalı..
Peki, Hatay bu “yeşil binalar” trendinin neresinde?
Hiçbir yerinde..
Henüz Hatay’a ulaştığı söylenemez..
Biliyoruz ki, küresel ısınmanın etkilerini önümüzdeki yıllarda fazlasıyla yaşayacağız.
Dahası.. Enerji ve su tasarrufunu ciddi bir şekilde hesaba katacağız..
Yine de, projeler yüzde yüz “yeşil binalar”dan oluşmasa da, ilerisi için umut verici bir adım atmalıyız..
Türkiye’de birkaç örnek var ama, Hatay’a henüz ulaşmış değil..
Yeri gelmişken hemen belirteyim.
Şu anda herkes işi öğrenme sürecinde..
Umarım, İskenderun’da inşaat sektöründe önder olan isimler de, bu akımın pozitif yanlarını değerlendirip, yaşama kavuştururlar.
Tamam.. “Yeşil binalar”ın maliyeti yüzde 5 fazla oluyormuş.
Ama, buna karşılık karbon salımları yüzde 40 daha düşük.
Küresel ısınma tehdidinin giderek büyüdüğü günümüzde, bu azımsanmayacak bir oran. Bu yüzden özel sektörün yanısıra kamunun da bu trendi benimsemesi gerek.
Merak ettim. Acaba Hatay’ın inşaat kurmayları, “yeşil bina” trendi konusunda bir çalışma yapıyor mu?

ANTAKYALILAR BAŞARIYOR, YA BİZ?
Düşünebiliyor musunuz, yüzlerce isim, çoğunluğu işadamı..
Kimi tüccar, kim sanayici..
Ottoman Oteli’nin salonu oldukça hareketli..
Bir de Antakya Ticaret ve Sanayi Odası ile Ticaret Borsası’nın birlikte yürüttükleri işbirliği var.. Takdire şayan..
Açıklamalarından anladığımız kadarıyla, Hatay’ın sorunlarını oldukça önemsiyorlar.
Tabii bir de çözüm konusunda gösterilen hassasiyet var.
AK Parti Hatay Milletvekili Orhan Karasayar, Hatay’a vakıf bir insan..
Gece boyunca, kağıdı/kalemi elinden düşürmedi.
Kim ne yapıyor, nereye ne kadar ödenek gerekiyor, hangi hizmetler gecikmiş, yakın takipte..
Şimdi çok merak ediyorum.
Antakya’nın ‘çalışkanlık’ düzeyine ne zaman ulaşacağız?
Birileri, Antakya’ya giden bakan sayısını, seminere katılan sivil toplum kuruluşlarının kurmaylarını tartışacağına, İskenderun’da yok yere ekilen nefret tohumlarının sebebini araştırabilse fena mı olur?..
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun şu sözlerine dikkat buyurun:
“ATSO’nun ve ATB’nin tüm eski ve yeni başkanları bir arada. Hatta, Antakya’nın eski ve yeni belediye başkanı aynı masada oturabiliyor. Bu hoşgörüyle, karşınızda hiçbir engel duramaz..”
İskenderun’da bir gece tertipleyin de, görelim eski ve yeni yöneticileri?
Bakalım kaçı iştirak edecek?
Bu sorunun temelinde hangi sıkıntıların yattığını kimler söyleyecek bana?
Ya da bu durumu kaçımız önemsiyor??
O şifreleri kim çözüyor?
Çözüyor mu, yoksa kutuplaştırıyor mu?
Eminim ki, Rifat Hisarcıkloğlu’nun anlattıklarından ve yaşadıklarından ders çıkaracakların, Antakya’nın hoşgörüsünden öğreneceği epey şey var.
Anlayacağınız, bir sabah aniden Antakya’nın kaderi sil baştan değişebilir.
İskenderun da buna sadece seyirci kalır!

ÇOCUĞA 2, YEMEĞE 5 KURUŞ!
2009 yılı başından itibaren, sigorta primine tabi tutulmayacak çocuk yardımı günlük 2 kuruş artırıldı.
Sigorta primine tabi tutulmayacak yemek parası da günlük 1.28 TL’den 1.33 TL’ye yükseltildi yani 5 kuruş zam yapıldı!
Çalışmayan eşler için yapılan aile yardımı da günlük 9 kuruş artırıldı.
“Az veren candan” derler ya bu zamlar da öyle oldu galiba…
(Şükrü KIZILOT)

GÜLÜMSEMEK
Gülümsemek için 12 kasa, kaşlarımızı çatmak için 103 kasa ihtiyacımız var.
Lütfen kolay olanı yapalım..

HOŞUMA GİTTİ..
Deliler ve akıllılar, aynı derecede zararsız kimselerdir. Asıl tehlikeliler yarı deli, yarı akıllı olanlardır. GoetheAday adaylarının durumu ‘Borsa’daki rakamların değeri gibi!

Aklıma takılan bazı sorular var..
Dikkatlerden kaçmış olabilir..
Biliyorsunuz..
İskenderun Belediye Başkanlığı’na talip onlarca aday adayı var, farklı siyasi partilerden.. Kimileri TV’ler aracılığıyla kamuoyuna seslendi, kimileriyse yazılı basından..
Dikkat ediyorum..
İskenderun’da olması gereken seçim heyecanı, bu aralar Ankara’da yaşanıyor.
Belli ki, yakınlık arayışları var..
Onca anket, temayül yoklamaları kesmiyor besbelli..
Bir de dirsek teması arayan aday adayları var. Kurmaylardan yana şans arayanlar..
Yanlışım varsa düzeltin.. Ama, aday adaylarının büyük bir çoğunluğunda ‘aday benim’ havası hakim..
Çok tehlikeli bir durum bu..
Dün, bizim büroya karşı cepheden bakan bir işyerinin işletmecisiyle ayakta sohbet ediyorduk.. Yerel siyaseti iyi koklayan bir vatandaşımız şunu dedi:
“- Aday adaylarımızın durumu borsadaki rakamların değeri gibi.. Bir iniyor, bir yükseliyor..”
İnanın bana, çok yerinde bir tespit..
Bu sözü şunun için söyledi..
Kamuoyunun gözü önünde yaşanan ziyaretler, anlatımlar yetersiz..
Ortada bir fısıltı gazetesi hakim.
Kim ortaya bir isim atıyorsa, o gün seçilebilme endeksi, lafı edilen o aday adayı üzerine kurgulanıyor..
Herkes birbirini arıyor, herkes işittiğini, sanki sonucu ilçe seçim kurulundan tasdik etmişçesine aktarıyor..
Ben bu dedikodulardan rahatsızım.
Benim gibi rahatsız olan sayısız insan var bu kentte..
Çünkü, İskenderun için canla/başla çalışan bir aday adayıyla, oturduğu yerden direktiflerle hareket eden ve herşeyi Ankara’dan bekleyen bir aday adayı bir olur mu hiç?
Endişenin merkezinde bu var..
Aslında bu zemini hazırlayan da, biraz partilerin genel merkezleri değil mi?
Adaylık sürecini belirleyen seçim takvimine müdahale etmek de ne oluyor?
Düşünsenize, AK Parti’nin 11 aday adayı var, CHP’nin ise 8..
Habire tarih uzatıyorlar.. Niye?
MHP bile adaylık takvimini günler öncesinden açıkladı.
Aslında bu sürecin zararlarını kimse dile getirmiyor..
Yazımın başında bilerek yazdım. Aday adaylarının büyük bir çoğunluğunda oluşan ‘aday benim’ psikolojisinin partide yaşatacağı olumsuzlukları nedense kimse konuşmuyor..
Aday adayları kendilerini öylesine motive etmiş durumdaki, şehir merkezindeki billboardlar, giydirilen araçlar, ulu orta yapılan konuşmalar, aday adaylarının bir bölümünde aşırı düzeyde hırslanmalara yol açmış..
Şunun şurasında bir hafta var.. İsrafa yazık!
Bana sorarsanız.. Parti menfaatlerinin gözetilmediği bir seçimde aday adayının kazanma şansını  düşük görüyorum..
Özellikle AK Parti ile CHP ilçe teşkilatlarının, aday adayları arasındaki ‘kıyasa’ dur demesini bekliyorum..
Yapılacak şey belli.. İskenderun’a talip olanların ‘Benim adaylığım sepette’ psikolojisi yumuşatılmalı..
Çünkü genel algı böyle..
Sonuç alınmak isteniyorsa önce bu algı değiştirilmeli..
Yoksa, her şey birbirinin içine girecek..
Korkum bu..

Önceki İçerikİNŞAAT SEKTÖRÜ ‘YEŞİL BİNALARA’ NASIL BAKIYOR?
Sonraki İçerikKIRILMACA/GÜCENMECE YOK!
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.