ÜLKEMDEN MANZARALAR

Geçen hafta yaşananları hatırlayarak; ülkemin şu anki fotoğrafını çekip, siz değerli okuyucularla paylaşmak ve belli kanaatlere varmak isterim.

1-Malumunuz üzere ülkemiz seçim atmosferine girmiş bulunmakta.
Bürokrasiden gelecek aday adayları için belirlenen takvimin son gününe gelinirken toplamda yedi yüz’e yakın bürokrat görevinden istifa etti.İçlerinde Milli olan kurumların başındaki insanlar da vardı.Yani Milli olması gerekirken, İktidar yanı ağır basanlar.
Tuhaflık bunun neresinde demeyin.
Tam tamına yedi yüz bürokrat.
Meclise girecek milletvekili sayısı beş yüz elli olarak düşünüldüğünde size garip gelmiyor mu.
Üstelik neredeyse tamamı, mevcut iktidardan yana tercihlerini kullanarak, iktidarın milletvekili olmak için yarışa giriyorlar.
Kamuda görev yapmak; tüm millete eşit ölçülerde hizmet vermek demektir.
Anlaşılıyor ki yıllardır kayırmacılık ve eşitsizlikler yaşanmış; yaranmacı zihniyet ,kamuya hakim olmuştur.
Seçilen meclise, seçilemeyen bağlılığını gösterdiği için daha üst görevlere terfi edecek.
“Yazık çok yazık”!..

2-Bu ülkenin insanı, bu ülkenin esnafı yaşamış olduğu mağduriyeti dile getirmek; uğradığı haksızlığı haykırmak için bir araya gelip seslerini duyurmak istediler.
Demokratik tüm ülkelerde böylesi durum en doğal haktır.
Ülkemde öylemi.Tabii ki öyle değil.
Hafızalardan silinmeyecek bir emniyet anlayışı olan “SIK LAN SIK” “SIK EKREM SIK” zihniyeti gördük.
Üstelik,kendi halkına karşı bu işi yapmak istemeyen polis memurunu,amirleri ensesinden tutarak ve başına ,sırtına vurarak sürükleyerek bu işi yaptırmaları ne hazin değil mi değerli okurlar.Sık dediğin insanlar bu ülkenin insanı değil mi.
Reva görülen anlayış bumu?
Ayrıca İç güvenlik yasa tasarısı Meclisten geçerse bu ülkenin halini varın siz düşünün.

3-Geleceğimiz olan çocuklarımız üzerinden siyaset yapma anlayışı insanları haddinden fazla germiştir.
Okullarda verilen zorunlu din eğitiminden,hoşnut olmayan,din motifli bir eğitim değilde; bilimsel, araştırmacı ve ilerici bir anlayışın hakim olmasını isteyen kitleleri ve bu uğurdaki taleplerini demokratik yollardan haykırmak isteyen hareketi ,baskılarla engellediler.Cılız bir harekete çevirdiler.Oysa bu memleket içerisinde her dilden, her dinden, her anlayıştan farklılıklar olduğunu unutarak ben ne dersem o olur; anlayışını hakim kılmak ve var olan diğer gerçekleri görmek istemeyen bir zihniyet var.Hal böyle iken gittiğimiz yolu görmemek ve anlamamak ahmaklıktır.

4-Gencecik pırıl pırıl bir insan,”Özgecan Aslan“; gelecek hayalleri kuran ve nice emeklerle yetiştirilmiş bu günlere getirilmiş bir insanın vahşice,hunharca öldürülüşüne tanık olduk.Öncelikle Allah’tan Rahmet ve kederli ailesine sabırlar diliyorum.
Nur içinde yat, sevgili Özgecan.
Bu vahşeti kabullenmek veya geçiştirmek mümkün mü.
Özgecan’ın şahsında; Türkiye’de kadına uzanan tüm eller, kırılsın diyorum.
Bu zihniyetlerin yeşermesine sebebiyet veren her kesi, her gelişmeyi şiddetle lanetliyorum.
Kadınlara biçilen değer; reva görülen muamele böylemi olmalı.
Baskıların ve cehaletin zuhuruna lanet ediyorum.
Kadına şiddeti engelleyemeyen ve kadını ikinci plana atan her zihniyeti de lanetliyorum.

Değerli okur;
İşte Türkiye’deki resim bu.Manzara güzel mi?
Yorum senin..

Zeki Şanlı
1967 İskenderun doğumlu.Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü mezunu.