Türkiye’nin her şehri Hatay gibi olsun!

kösem akil
Akil İnsanlar Akdeniz Bölgesi Heyeti, Burdur’dan sonra ikinci ziyaretlerini Hatay’a gerçekleştirdi. Ziyaretin ilk ayağı Antakya’daydı..
Yoğun bir programdı..
Sonuçta, Habib-i Neccar Camii, Havra, Katolik Kilisesi, Ortodoks Kilisesi gezildi.
Protokol ziyaret edildi.
Hatta hepsinden önce, Cumartesi programı başlar başlamaz ilk resmi temas yerel basının imtiyaz sahipleriyle gerçekleşti..
Antakya programını kim yapmışsa ‘özenerek’ yapmış..
Neticede akil insanlar, şehrin tarihsel hoşgörüsünü bütün kokuları ile birlikte ciğerlerinde hissettiler.
Evet, Hatay benim açımdan bir dünya kenti..
Komşumuz Suriye’nin yaşadığı iç savaşın yansımalarını hissetmesine rağmen, tehlikeyi başından savmış bir kenttir Hatay..
Sebebi açık ve net:
Dinler mezhepler ayrı, fikirler ve ideolojiler ayrı olsa bile, her daim bir masada buluşmuş durumdayız.
Çünkü Hatay’da, kalpler ve yürekler tek atar.
Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da dediği gibi;
“-Bazen bize soruyorlar siz ne anlatacaksınız diye. Aslında Hataylıya bizim bir şey anlatmak haddimize değil. Şu masadaki görüntü bu işin en güzel göstergesi.”
Allah nazarlardan korusun!
Doğru.. Hatay’daki birlik ve beraberliğin benzeri yok..
Mesela, ünlü aktör Kadir İnanır’ın “İstiyoruz ki Türkiye’nin her tarafı böyle Hatay gibi sorunlara hoşgörüyle yaklaşıp, sorunlara içtenlikle yürek koyup, barış elini güçlendirsin. Yani Türkiye’nin her tarafı Hatay olsun” sözlerini önemsiyorum..
Hataylı olmak bir ayrıcalıktır..
Türkiye barış istiyorsa, yönünü Hatay’a çevirmeli..
Aydın insanlar da Hatay’a gelmiş, hoş gelmiş!
Yalnız ortada tuhaf bir durum var..
Bu sürece katkı sunan aydın insanları neden ‘linç’ etmeye kalkışıyoruz ki?
Bazı gazeteleri açıyoruz, akil insanlarla ilgili haberler yığınca:
Bir yandan “Karadeniz bağrını açtı. Ege çözüm istiyor. İç Anadolu tamam dedi” şeklinde haberler.. Başka gazetelerde ise; “Karadeniz yaklaştırmadı. Ege protesto etti. İç Anadolu isyan etti”.
Nedir bu şaka mı?
Sonuçta emek veriyor bu insanlar..
Onları misyonerlikle, bölücülükle suçlamanın manası nedir?
Tek arzuları, cehenneme dönmüş bir Ortadoğu bataklığında bu ülkenin huzur ve barış içerisinde yaşaması olasılığını araştırmak.
Barış sürecine katkı sunuyorlar diye, memlekete kötülük mü ediyorlar?
Bu 30 yıllık bir felaket değil mi?
30 yıldır kim, ne yapmış?
Kimsenin insanların huzurunu kaçırdığı yok..
Kimsenin akılları karıştırdığı yok..
Mesele fikirler değilse, nedir mesele?
***
Yalnız, bir eleştirim de olacak..
İsterdim ki;
Antakya’daki bu çok yönlü ziyaret programının benzeri, İskenderun’da yapılsaydı..
Mesela, ben ve benim gibi birçok basın mensubu ‘Akil İnsanların’ İskenderun’a geleceğini, STK’lardan işittik.
Evet, Yelken Kulubü’ndeki programı, dün çevremdeki dostlarımdan öğrendim.
STK’larla buluşmanın dışında, programda ne vardı, bilemedim..
En azından bir Pazar günü, sahilde dolaşan insanlarla bir araya gelinecek miydi, bilemedik?
Ya da bunların dışında, Antakya örneği gibi; İskenderun’da yerel gazetelerin imtiyaz sahipleriyle neden görüşülmedi?
Soruyorum; Tuhaf değil mi?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.