Gümrük Müşaviri Mehmet Çardak, Uludere’de 35 vatandaşımızın savaş uçaklarının bombalanması sonucu öldürülmesinin emsali olmayan ciddi bir olay olduğunu, ancak kaçakçılık fiillerini işlemenin de ciddi bir suç olduğuna vurgu yaptı. İşsiz, fakir ve aç insanların da, teröristlerin de kaçakçılık yapmalarına göz yumulamayacağının altını çizen Gümrük Müşaviri Mehmet Çardak, “Şırnak’ın Uludere ilçesinin Irak sınırında 28 Aralık 2011 Çarşamba gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nce yapılan hava operasyonunda 35 vatandaşımızın yaşamını yitirmesi elbette ki çok üzücü bir olaydır. Gecenin karanlığında F-16’ların gökyüzünden yağdırılan bombaları ile Kuzey Irak dağlarında kaçak malları yükledikleri katırların altında saklanarak kendilerini korumaya çalışan 13-28 yaşlarındaki insanların o an yaşadıkları çaresizlik arasında sıkışmış olan bir realite vardır. Araya sıkışmış olan ekonomik sorundur; işsizliktir, fakirliktir, açlıktır ve Türkiye’nin en zayıf noktasıdır. Bu zayıf noktaya Uludere olaylarıyla ilgili bazı algıları tersyüz ederek yakalamaya çalışıyorum. Bunu yaparken de, savaş uçaklarının bombalaması sonucu ölen 35 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine metanet diliyorum. Ayrıca hangi sebep ve gerekçeyle olursa olsun, terörist de, kaçakçı da olsalar, gecenin karanlığında o insanların ve hayvan katarının üzerine F-16’lardan bomba yağdıranlar ve çoluk çocuk 35 gencin ölümüne sebep olanlar için de dua ediyorum. Onları da Allah korusun! Ancak ben bir gümrük ve dış ticaret uzmanı sıfatımla, Uludere’de yaşanan ve ölümle sonuçlanan bu acı olayı, devleti yönetenlerden, siyasetçilerden, gazetecilerden ve kanaat önderlerinden farklı olarak, birde halen yürürlükte bulunan 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında incelemek, değerlendirmek ve irdelemek istiyorum. Hangi yaşta olurlarsa olsunlar, kim olursa olsunlar; ister işsiz, ister fakir, isterse aç olsalar da insanlar, atlar, eşekler ve katırlar gümrük kapıları dışından, gece ve gündüzün her saatinde gümrük bölgesine girip çıkamazlar. Kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme ve araştırma usul ve esaslarını düzenleyen Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu da der ki; gümrük bölgesine, gümrük kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden girmek, çıkmak veya geçmek yasaktır. Bu yerlerde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçları yetkili memurlar tarafından durdurulur ve kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçları aranır. Yapılan arama sonucunda tespit edilen kaçak eşyaya ve nakil araçlarına derhal el konulur. Mazot, sigara, çay, muz, elektronik cihaz, et veya canlı küçük veya büyük baş hayvanları, gümrük işlemlerine tâbi tutmaksızın Türkiye’ye ithal etmek veya ithale teşebbüs etmek suçtur. Bu gümrük kaçaklığı suçunu işleyenler, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırırlar. Her türlü eşyanın, belirlenen gümrük kapıları dışından Türkiye’ye ithal edilmesi halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır. Bu kaçakçılık suçlarının, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza iki kat artırılır. Yine bu suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca bu suçların, kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek, araştırmak ve soruşturmakla görevli kişiler tarafından veya meslek ve sanatın sağladığı kolaylıklardan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, ayrıca bu suçtan dolayı da cezaya hükmolunur.
Kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek ve araştırmakla görevli olup da, kaçakçılık suçlarının işlenmesine kasten göz yuman kişiler, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulurlar.
Kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan; mazot, sigara, çay, muz, et, her türlü silâh, mühimmat, patlayıcı ve uyuşturucu madde gibi eşyanın, Devletin siyasî, iktisadî veya askerî güveliğini bozacak ya da çevre veya toplum sağlığını tehdit edecek nitelikte olması halinde, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, verilecek hapis cezası on yıldan az olamaz” şeklinde görüş ortaya koydu.
KAÇAĞA GÖNDERİLENLER NEDEN ÇOCUK YAŞTAKİ İNSANLAR?
Açıklamalarının devamında kaçakçılıkla mücadele yöntemlerine değinen Çardak, “Mülkî amirler, gümrük personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı personel, 5607 sayılı Kanun ile yaptırım altına alınan fiilleri önleme, izleme ve araştırmakla yükümlüdürler. Kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla görevli olanlar, operasyon gerektiren kaçakçılık olaylarından haberdar olduklarında kanunî görevlerini yapmaya başlar ve aynı zamanda mahallin en büyük mülkî amirine de bilgi verirler. Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden gümrük bölgesine girmek, çıkmak ve geçmek isteyen kişiye “Dur” uyarısında bulunulmasına rağmen bu uyarıya uymaması halinde, havaya ateş edilmek suretiyle uyarı yenilenir. Ancak silâhla karşılığa yeltenilmesi ve sair surette meşru müdafaa durumuna düşülmesi halinde, yetkili memurlar saldırıyı etkisiz kılacak oranda doğrudan hedefe ateş edebilir. Memurların silâh kullanmalarından dolayı haklarında soruşturma ve kovuşturma açılması halinde, bağlı bulunduğu kurum tarafından avukat sağlanır ve avukatlık ücreti kurumlarınca karşılanır. Uludere’de 35 vatandaşımızın savaş uçaklarının bombalanması sonucu öldürülmesi emsali olmayan ciddi bir olaydır. Kaçakçılık fiillerini işlemek suçtur; işsiz, fakir ve aç insanların da, teröristlerin de kaçakçılık yapmalarına göz yumulamaz. Bu olayı savunmak için “Onlar terörist değil, onlar kaçakçı” diyenler, saçmaladıklarının farkında bile değiller. Güneydoğu’da kaçakçılık olduğunu bilip de, kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturma görevlerini bihakkın yerine getirmeyenler, çocuk yaştaki insanların kaçakçılık yapmasına göz yumanlar, görevlerini ihmal edenlerdir, kaçakçılıktan avantasını alanlardır. Herkes bilmelidir ki gümrükler Türkiye’nin namusu, ekonominin de ahlâkıdır. Bu ülkede, “Halk çok fakir, kaçakçılıktan başka çaresi yoktur. Kaçakçılık normaldir” diyenler, Türkiye’yi bir kabile devleti gibi görenlerdir, asli görevini yapmayıp bu organize işlerden rüşvetini alanlardır. Uludere’de ölen 35 kişi terörist de olsa ölen sonuçta yine kendi vatandaşlarımızdır. Asıl cevabı aranacak sorular şunlar olmalıdır: Devlet, siyasî sınırlarını, diğer bir deyişle gümrük hattını korumak zorunda değil midir? Kaçağa gönderilenler neden çocuk yaştaki insanlardır? Türkiye-Kuzey Irak sınırından terör örgütünün icazeti olmadan sıradan birilerinin kaçakçılığı meslek edinmesi mümkün müdür? Kim ne dersin, devletin güvenlik güçleri Türkiye’nin gümrük hattını korumak ve kaçakçılıkla etkin mücadele etmekle zorundadırlar. Ancak ahlâksız ekonomi, Güneydoğu illerimizde yaşayan işsiz, aşsız ve çocuk yaştaki çaresiz vatandaşlarımızı kaçakçılığa zorluyorsa, canlarını alıyorsa, çare; ülkeyi yönetenlerin, siyasilerin ya da devletin, ölenlerin ailelerinden “özür” dilemesi veya tazminat ödemesi değildir. O bölgede yaşayan milyonlarca yoksul insanın öncelikle özre, paraya ve boş laflara değil, acilen işe ve aşa ihtiyaçları vardır. Hükümete düşen görev de, Güneydoğu illerimizin semalarından F-16’ların gücünü sergilemek değil, sosyal hukuk devletinin gücünü hayata geçirebilmektir” ifadesinde bulundu.