Yalan hayat!

Yalan hayat!Sabah’ta Haşmet Babaoğlu şöyle yazmış:
“-Merhametsiz, iyi olan her şeye kayıtsız birtakım ünlülerle yapılan söyleşiler onları sürekli “temize” çekti; ne anlattılarsa doğru kabul edildi.
Çok değil, birkaç kuşak öncesine kadar yalan söylemek yalancı için bile ayıp bir şeydi. Ama şimdi değil..!”
Gerçekten öyle miyiz?
Yani yalan hayatları temize mi çıkarıyoruz gerçekten..
Mantıksız da değil hani..
Yalancı, söylediği yalanın üzerinde fazla durulmadan işlevini yerine getirmesini ve çarçabuk unutulmasını isterdi.
Doğru ya..
Yalancılar vardı ama “yalan hayatlar” yoktu!
Çünkü yalancının mumu yatsıyı bile beklemeden sönerdi!
Oysa şimdi yalan söylemekte zorlananlara “sosyal becerisi zayıf” insan gözüyle bakılıyor, işin doğrusu..
Her şey nasıl da kökten değişti.
Günler böyle geçiyor..
Söylediği yalanın kalıcı ve yaygın bir kötülüğe dönüşmemesi için sabahlara kadar Allah’a yalvaran yalancılar tanımıştım.
Yalanda ısrar edenlerin bütün toplumca parmakla işaret edilip izole edildiği, yalancılara acınan günleri de dün gibi hatırlıyorum.
Sonra nasıl olduysa..
Bir baktım ki, yalancılar el üstünde tutulmaya ve pek sempatik bulunmaya başlanmış.
Bir baktım ki, köksüz ve uyduruk olduğu apaçık laflar “değerli fikir” sayılır olmuş.
Yalancılığın cilalanıp yaygınlaşmasında hepimizin büyük payı var.
Kısa yoldan para kazanan, “iyi insan”ı;
Bir garibanın acısını anlamadan suyunu çekenler için “başarılıydı” diye tanıttık.
Neden böyleyiz?
İyi olan her şeye kayıtsız birtakım kimselerle yapılan söyleşilerle neden sürekli birilerini “temize” çekme sevdamız var; neden her anlattıklarını doğru kabul ediyoruz ki? Yani yalanı..
Çok sevimli, hatta gösterişlidir bu insanlar ama pişmanlık nedir bilmezler.
Vicdan azabı mı? Hiç öyle “azap” falan çekemezler!
Yalan onların dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır.
Şimdi herkes çevresini yalancı, dolandırıcı insanların sarmasından; dostların bir süre sonra “dolapçı” olduklarının anlaşılmasından şikâyet ediyor.
Niye?
Milyonlarca lira para kazanacak diye güya ‘hizmet’ ayağına yatan ve rüşvet dağıtanlar adam muamelesi görmediler mi sanıyorsunuz?
Hiç şaşırmıyorum!
Söylemeye dilim varmıyor ama başkalarına doğruyu söylemenin “getirisi”nin kalmadığı, yalan öykülerin ise çok kazandırdığı bir toplumda..
Yaşıyoruz, yaşatıyoruz!

PAYLAŞMAK İÇİN SEVMEK GEREK!
Hayat paylaşınca güzel!
Reklamı bile var.. Bu aralar ekranlarda sıkça seyrediyoruz, dinliyoruz..
Öyle mi gerçekten?
‘Yanıbaşınızdaki komşunuzun’ durumunu öğrenmek yerine, dedikodusunu kim yapıyor acaba?
‘Adam çalışmıyor, oğlunu okutuyor. İhtiyacı var mıdır’ demek yerine, ‘yakınları var, ilgilensinler’ diye sormuyor muyuz acaba?
İki kuruş bağış yapmamak için ‘yokum’ dedirten onlarca isim bilirim..
Altındaki lüks arabayla yemeğe gidip, ‘binlerce lira’ saçıp da, ihtiyaç sahibine desteğe gelince, ‘borç harç içindeyim, işlerim iyi gitmiyor’ diyen yüzlerce adam var bu memlekette..
Zor dostum, çok zor!
Selamı sabahı kestik, birbirimizden..
İnsanlar güya prensip sahibi..
Dostlar yok artık. Müttefikler var!
Kimse kimseyi bağışlamıyor. Bütün yaptığımız unutmak!
Daha önce de yazmıştım galiba.. Paylaşmak için sevmemiz gerekir.
Ya kendimizi ya da bizi üzeni ama aslında ikisini birden sevmemiz gerekir.
Bağış sevgidir!
Paylaşmaktan kaçmak ise azar azar ölmektir!

ÖNTÜRK DAHA YAPSIN!
AK Parti Hatay Milletvekili Mehmet Öntürk olağanüstü çalışıyor.. İskenderun Kırıkhanlılar Derneği’nin düzenlemiş olduğu dayanışma ve kaynaşma toplantısında hizmetlerini duyurma fırsatı buldu. İşte bunlardan bir kaçı:
Örneğin Kırıkhan’da ulaşım sorunlarına el attı, başarılı oldu..
Kırıkhan’da bulunan ilköğretim okullarını tek bir kampus içerisinde toplamak için adımlar attı. Köylerin yol, su, parke sorununu çözdü. Kırıkhan’a bağlı köylerde yaşayan 51 kimsesiz yoksul vatandaşımıza 2+1 daire ev yaptırıp hibe edeceklerini duyurdu. Kültürel ve sosyal alanlarda da taşıdığı sorumluluğu paylaştı..
Nasıl mı?
Biliyoruz ki, Kırıkhan’da sinema yoktu.
Hemen gerekli çalışmaları başlatıp, büyük organizasyonların da yapılacağı büyük bir sinema salonu için proje üretti..
Milletvekili Öntürk’ü kutluyorum..
İskenderun Kırıkhanlılar Derneği Başkanı Osman Mesci sayesinde, hizmetlerini dinlemiş olduk.. Dilerim Kırıkhan, Milletvekili Öntürk’le daha da büyür, gelişir..
Ben buna inanıyorum..

ŞİMDİ OLDU!
İskenderun’da elektrik kesintilerinin yaşandığı günlerde TEDAŞ’ta da elektriklerin olmadığını, vatandaşların fatura günü dolayısıyla mağdur olduklarını yazmıştım. TEDAŞ dün beklediğimiz hamleyi yaptı. İskenderun merkezinde meydana gelen elektrik arızası nedeniyle, faturalarının son ödeme tarihi 16-17 ve 18 Kasım günlerine denk gelen abonelerin, faturasını 22 Kasım’a kadar ödemesi durumunda gecikme zammı uygulanmayacağını bildirdi. Şimdi oldu..
Demek ki açıklama yapmak, halkı bilgilendirmek, gerekli hassasiyeti göstermek bu kadar kolaymış..

KÜÇÜK ADIMLAR, BÜYÜK BAŞARILAR!
Küçük bir adım, ufak bir olay deyip geçmeyin.
En kıymetli mallar küçük torbalarda taşınırmış..
Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış. Büyük odunlar ateşi söndürebilirmiş.
Bir çok küçük, bir büyük edermiş.
Sağanak dediğimiz, küçük damlacıklardan ibaretmiş.
Ufacık bir yağmur, kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş.
Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görülebilirmiş.
Saman çöpü, rüzgârın yönünü gösterirmiş.
Bütün hasat, bir kıvılcım yüzünden elden gidebilirmiş.
Büyük bir geminin batması için, küçük bir delik yeterliymiş.
Çok veren maldan, az veren candan verirmiş.
Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya engel değilmiş.
Büyük adamın büyüklüğü devam ediyorsa, bunun sebebi, onun küçük adamlara gösterdiği ihtimam imiş.
Büyük makineleri küçük çarklar çalıştırırmış.
Küçük başlangıçlar olmadan, büyük sonuçların sağlandığı vaki değilmiş.
(Saim Güven’e teşekkürler..)

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.