AK Parti Belediye Meclis Üyesi Uğur Fırat’ın biraz da kendi partisinden il genel meclis üyelerine ‘sitem’ tadındaki ’sınırlarımız genişlesin’ açıklamasını okumuş olmalısınız.. Gayet yerinde bir saptamayla taşı gediğine oturtmuş!
Ne demişti, hatırlayalım:
“- Geçmiş dönemlerde siyaset uğruna İskenderun’un alanlarını daraltan kişilerin, bu gün ödeyecekleri vebal oldukça büyük.”
Fırat, lafını esirgemiyor..
Doğrudur.. Ansızın ve aniden alınan bir kararla Şekere’den ötesini kaybettik..
O gün bu karara ‘evet’ diyen il genel meclis üyeleri, siyasiler bugün ne düşünüyor, çok merak ediyorum.. Daha önce de yazdım..
Belen’in yüzölçümü, İskenderun’dan büyük..
Hadi diyelim ki, bir haksızlık oldu..
Bunu gidermek için bir çabamız olmayacak mı?
Şimdi “Belen’e haksızlık ederiz” diyenler çıkacaktır..
Niye? Bize ait olanı geri istemek haksızlık mı?
Hem Belen’e hangi yatırım planlanıyor, hiç işittiniz mi?
Belen, eğer varsa bir yatırım programı Kıcı’ya doğru genişlesin..
İskenderun’un genişleyecek bir alanı kalmadı..
Peki, yakın gelecekte öngörülen muhtemel 1 milyon nüfusu nereye sığdıracağız?
Haberi birlikte okuduk.. Liman ‘Danıştay’dan çıktı..
Hatay’ın Stratejik Plan’ı hazır..
Yakında lojistik köy için ilk kazma vurulursa, İskenderun buna hazır mı?
Elimizde kaç mahalle, köy kaldı, farkında mısınız?
Amanoslar’da taş ocaklarını durduran yok..
İskenderun nereye doğru kayacak? Bir bilgisi olan var mı?
Memleketin hangi mahallesine gitseniz, 300/500 metre kare arazi bile kalmadı?
O bakımdan Meclis Üyesi Uğur Fırat’ın söylemini dikkate alalım..
İl genel meclis üyeleri bence, bu öneriyi ilgili makama taşımalı ve İskenderun’un geleceği için ‘evet’ oyu kullanmalıdırlar..
Yarın geç olabilir!
BÜYÜK DÜŞÜNELİM!
Evet, İskenderun için bir ‘güçbirliği’ gerekiyor..
Ancak, bu ‘dayanışma’ mekanizmasından önce bir hedefimiz, masaya yatırılacak bir programımız olmalı.. Mesela AK Parti Belediye Meclis Üyesi Ahmet Dönmez’le yaptığım bir mülakatta, ‘Hassa’nın tünellerle İskenderun’a bağlanabilme ihtimalini konuşmuştuk. Ne oldu?
Bu işin ehli firmalar varken, Türkiye’de.. Neden zorlanıyoruz?
Ya da istemiyoruz, dillendirmiyoruz?
Öyle çok yüksek bir bütçeye de ihtiyacı yok, bu çalışmanın..
Türkiye’deki teknolojik imkanlar artık dağları taşları delmeye müsait..
Marmaray.. Bolu tüneli hayaldi, gerçek oldu..
Ee, yatırım yapmayı İskenderun dışındaki şehirlerle eşdeğerde tutuyorsak, mesele kapanmıştır.. Ama durun bi dakka..
İskenderun adına ‘güçbirliği’ bunun için gerekmiyor mu?
Hep birlikte, ‘büyük düşünmeliyiz’ demedik mi?
O halde.. Hassa’da işlenmeyi bekleyen, yatırım programına alınması planlanan binlerce dönüm araziyi neden bir karayoluyla İskenderun’a bağlanmasını ‘hayal’ görüyoruz ki?
TATİLDE MİYİZ?
Soruyorlar ya, AK Parti nasıl yüzde 50’ye ulaştı?
Ve CHP neden yüzde 26’da kaldı?
Cevabı aslında kelimelerin ayrıntılarında saklı..
İlk sahne şu:
Başbakan Tayyip Erdoğan milletvekillerine hitaben konuşuyor: “Tatili hakketiniz. Ama bu tatili uzatmayın. Seçim bölgelerinde vatandaşla kucaklaşın, kaynaşın, sorunları ile temasta olun. Önümüz Ramazan, 1 Ağustos itibariyle onlarla yakından ilgilenin, yoksul haneleri ziyaret edin.”
Tatil meselesine bir de CHP lideri Kılıçdaroğlu değiniyor. Diyor ki:
“Elbette yoruldunuz. 1 Eylül’e kadar tatil yapabilirsiniz. 1 Eylül’den sonra yeni bir süreç başlayacaktır.”
Bu iki konuşma arasındakı tatil farkı için ne diyebiliriz?
Çalışmak ile çalıştığını sanan vekiller arasında açık büyük..
Son seçimleri bir gözden geçirin..
Adalet Bakanı Sadullah Ergin neredeyse haftada birkaç gün mesaisini İskenderun’da harcıyordu. Orhan Karasayar ve diğer AK Partili vekiller kendi programını hergün güncelliyordu. Peki..
CHP’nin birinci sıra adayı Mehmet Ali Edipoğlu’nu kaç kez gördünüz İskenderun’da? Hangi yoksulun kapısına dayandı?
Kaç kez bağdaş kurup, sofralarına ortak oldu..
Sözüm diğer CHP’li vekillere..
Geçmişi bir kenara koyun, hatta unutun..
Dün, evvelki gün, geçen hafta ve bugün..
CHP’li vekiller nerede?
Hani bu aralar ‘güçbirliği’nden sözetmek moda oldu ya..
İş dünyasının toplantı ve etkinliklerinde, protokolün ‘sol’ yanı neden hep boş kaldı, düşündünüz mü?
Adının başına ‘sosyal demokrat’ ‘halkçı’ gibi kavramları koymaya çalışan CHP, acaba bu tatil farkını görüp, yorumlayabilir mi?
BİZİM SUÇUMUZ YOK MU!
Şehmus Aslan dün, ‘güçbirliği’ anlamında tek suçlu ‘Recep Atakaş’ diyerek, aslında onu öven bir yazı kaleme aldı. Recep Bey’in elbetteki İskenderun’a katkıları tartışılmaz.. Ama konumuz bugünlük iş dünyası değil..
Madem ‘suçlu’ arama moduna geçtik, o halde neden kendimizden sözetmiyoruz?
Suçlu arayacaksak, biraz da kendimize bakacağız..
Biz gazetecilerin aynaya bakma zamanı gelmedi mi?
Çok mu masumuz? Her dediğimiz ‘doğru’ mu?
İskenderun’da kaliteyi yükselteceksek, ‘basın’ bu ‘güçbirliği’nin neresinde?
İşimize geldiğinde iyi olan bir şeyi, işimize gelmediğinde kötü” diye nitelemeyi becerebilen bir zihniyet iklimi yaşarken biz, ne kadar hakediyoruz ‘güçbirliği’ içinde yer almayı? Hakkımız var mı? Ya da bu hakkı elde etmek için ne yapıyoruz?
Bu kentin “zihniyet haritasını” değiştiren, hepimize, küresel bir dünyada yaşadığımız gerçeğini öğreten insanları ne kadar seviyoruz?
Özlediğim tek şey; bu duyguyu azat edecek bir meşruiyet hissidir!
ÖĞREN, ÜRET, KAZAN!
İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su, Türkiye İş Kurumu İskenderun Şube Müdürlüğü ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla oluşturulan ‘İşgücü Yetiştirme ve Meslek Edindirme Kursları’nda incelemelerde bulundu.
Aralarında işitme engelli çocuklarımız da var.. Helal olsun!
Demek ki siyaset dışında, birçok güzelliklere, gayrete, azme, çabaya iştirak edebiliyoruz. Asıl haber bu..
İş öğreniyorlar, kendi ekmek teknelerini kendileri kuruyorlar.. Altın değerinde meslek ediniyorlar..
Bundan daha güzel bir hadise olabilir mi? Kaymakam Su’ya ve emeği geçen tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum.