UMURSAMAZ ROLÜ YAPMAK!

Dört ilçe başkanının söylemleri sonrasında bir basın toplantısı düzenleyen İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan’ın söylediklerine kulak verdiniz mi?
Ya birilerinin bu açıklama çerçevesinde yaptıkları ilk işin ne olduğunu duydunuz mu?
Mete Aslan, konuşmasının yarıya yakınını medya eleştirisine ayırmıştı, bazı katılımcılar da gazeteciler hakkındaki olumsuz düşüncelerini eleştiri işaretleriyle ifade ettiler.
Haksız da değiller..
Siyaset, ülkemizde en yaygın takip edilen iletişim dalı.
Görüyoruz işte..
Hepimiz ilgiliyiz..
Yorumcuyuz..
Vekiliz..
Başkanız!
TBMM’de yaşanan gelişmeleri, siyasi gündemi her gün toplam TV izleyicisinin neredeyse yarısı kaçırmıyor.
Gazetelerin en kalabalık sayfaları da siyasete ayrılıyor doğal olarak..
Bakınız İskenderun medyasına!
Her gazetenin sayfalarında onlarca haber, onlarca yorum yazısı çıkmıyor. Kent medyasını, siyaseti vesilesiyle biraz daha yakından izlediğim için biliyorum; yerel yöneticilerle ilgili haberlerin yarıdan fazlası olumsuz, yorumlar ise kişiselleştirilmiş tezviratlarla dolu.
Haber ve yazılar kişiye özel gibi görünüyor, ama değil..
Bölünmüş basın, ‘dedikodu’ mekanizmasıyla, yazılandan daha ağır hasar veriyor kamuoyuna.
Yazan yazdığı, muhatabı da okuduğuyla kalsa bir şey değil, ancak yazılanlar ‘objektif’ davranmaya çalışanları da etkiliyor.
Dört partinin siyasi temsilcileri de olsa, bir kentin belediye başkanı da olsa; gazetecinin en ufak bir yorumu veya haberi, yazılara dayalı küfürlerle karşılanıyor siyaset tribünleri tarafından…
Kent çıkarları ‘geçersiz’ sayılıyor bu kentte..
Öyle bir bonus hakkımız yok!
Mete Aslan dün, onlarca resmi evrağın anlamını sordu gazetecilere..
Birkaç tane de resim koydu masanın önüne..
“- Siz daha yazmayın” protestosu bu yüzden..
Başkanın bu halini, gazeteciyi gazeteciye düşürmekten, kamuoyuyla arasını açmaya çalışmaktan hoşlanan bazı gazete yorumcuları da biliyor zaten.
İskenderun’da, canını dişine takarak mücadele veren, kendisine vereceği zararı düşünmeksizin her yatırım için ‘kaynak’ arayışına giren ile onun bu halini görmezden gelerek aşağılamaktan geri durmayan küçük hesapların adamları arasındaki ilişki, aslına bakılırsa, genel olarak İskenderun medyasının tavrını yansıtıyor.
Yalnız düz basını değil, politikayı uğraş alanı seçen medya mensupları (cemiyet adamları) da kişiselleştirilmiş yıpratıcılığı doğal bir davranış tarzı olarak benimsiyorlar.
İskenderun’da ‘dürüstlük’ kavramı maalesef, bir kısım medyamızın ve rantçıların gözünde ‘olağan şüpheliler’; yalan, dolan veya iftira olarak algılanıyor.
Gazetecinin işi politikacılardan daha kolay, onlar bu şekilde işlerine geldiği gibi seslerini ve kalemlerini kullanıyorlar, mesajlarını iletebiliyorlar; aynı işi “Atış serbest” talimatıyla üzerine üzerine gidilen bir politikacı yapsın da göreyim bakayım.
Dünkü toplantının ana hatları bu duruma işaret ediyordu..
Medyanın içinde debelendiği boğucu hava, politika yapanı da aynı derecede etkiliyor.
Dün bu havayı bir kez daha tenefüs ettim..
Hep birilerinin ‘adamı’ olarak gösterileni de..
Bağımsız bir basını karalayanı da hep gördüm bu memlekette..
Gerçekleri yazamazsınız hiçbir zaman..
Sebebine gelince?
‘Yağ’ artık pahalı gelmeye başladı..
Eee, gazetecilerin ‘yağ’ stokuda eridi..
Artık, köfte-ekmek hesabı iş görmeye başladı..
Bu kadar basit!
Ne zaman ki, bir kentin çıkarları, ekonomik çıkarların gerisinde kaldı, o gün gazeteciliğin ‘kefenini’ hazırladı bazı çevreler..
Bazı yatırımlar, bağımlı medyaya rağmen gerçekleşiyor İskenderun’da.
Ve biz bunları yazmaktan korkacak mıyız?
Yoksa, İskenderun medyası bu itibarsızlıkla nereye kadar gidebilecek bakalım?
Bu durum hiç mi umursanmıyor gerçekten, yoksa işlerine umursamaz rolü yapmak mı geliyor?

Dört ilçe başkanının söylemleri sonrasında bir basın toplantısı düzenleyen İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan’ın söylediklerine kulak verdiniz mi? Ya birilerinin bu açıklama çerçevesinde yaptıkları ilk işin ne olduğunu duydunuz mu? Mete Aslan, konuşmasının yarıya yakınını medya eleştirisine ayırmıştı, bazı katılımcılar da gazeteciler hakkındaki olumsuz düşüncelerini eleştiri işaretleriyle ifade ettiler.Haksız da değiller..Siyaset, ülkemizde en yaygın takip edilen iletişim dalı. Görüyoruz işte..Hepimiz ilgiliyiz..Yorumcuyuz..Vekiliz..Başkanız!TBMM’de yaşanan gelişmeleri, siyasi gündemi her gün toplam TV izleyicisinin neredeyse yarısı kaçırmıyor. Gazetelerin en kalabalık sayfaları da siyasete ayrılıyor doğal olarak..Bakınız İskenderun medyasına!Her gazetenin sayfalarında onlarca haber, onlarca yorum yazısı çıkmıyor. Kent medyasını, siyaseti vesilesiyle biraz daha yakından izlediğim için biliyorum; yerel yöneticilerle ilgili haberlerin yarıdan fazlası olumsuz, yorumlar ise kişiselleştirilmiş tezviratlarla dolu.Haber ve yazılar kişiye özel gibi görünüyor, ama değil.. Bölünmüş basın, ‘dedikodu’ mekanizmasıyla, yazılandan daha ağır hasar veriyor kamuoyuna. Yazan yazdığı, muhatabı da okuduğuyla kalsa bir şey değil, ancak yazılanlar ‘objektif’ davranmaya çalışanları da etkiliyor. Dört partinin siyasi temsilcileri de olsa, bir kentin belediye başkanı da olsa; gazetecinin en ufak bir yorumu veya haberi, yazılara dayalı küfürlerle karşılanıyor siyaset tribünleri tarafından…Kent çıkarları ‘geçersiz’ sayılıyor bu kentte..Öyle bir bonus hakkımız yok!Mete Aslan dün, onlarca resmi evrağın anlamını sordu gazetecilere..Birkaç tane de resim koydu masanın önüne..“- Siz daha yazmayın” protestosu bu yüzden.. Başkanın bu halini, gazeteciyi gazeteciye düşürmekten, kamuoyuyla arasını açmaya çalışmaktan hoşlanan bazı gazete yorumcuları da biliyor zaten.İskenderun’da, canını dişine takarak mücadele veren, kendisine vereceği zararı düşünmeksizin her yatırım için ‘kaynak’ arayışına giren ile onun bu halini görmezden gelerek aşağılamaktan geri durmayan küçük hesapların adamları arasındaki ilişki, aslına bakılırsa, genel olarak İskenderun medyasının tavrını yansıtıyor. Yalnız düz basını değil, politikayı uğraş alanı seçen medya mensupları (cemiyet adamları) da kişiselleştirilmiş yıpratıcılığı doğal bir davranış tarzı olarak benimsiyorlar. İskenderun’da ‘dürüstlük’ kavramı maalesef, bir kısım medyamızın ve rantçıların gözünde ‘olağan şüpheliler’; yalan, dolan veya iftira olarak algılanıyor.Gazetecinin işi politikacılardan daha kolay, onlar bu şekilde işlerine geldiği gibi seslerini ve kalemlerini kullanıyorlar, mesajlarını iletebiliyorlar; aynı işi “Atış serbest” talimatıyla üzerine üzerine gidilen bir politikacı yapsın da göreyim bakayım.Dünkü toplantının ana hatları bu duruma işaret ediyordu..Medyanın içinde debelendiği boğucu hava, politika yapanı da aynı derecede etkiliyor. Dün bu havayı bir kez daha tenefüs ettim..Hep birilerinin ‘adamı’ olarak gösterileni de..Bağımsız bir basını karalayanı da hep gördüm bu memlekette..Gerçekleri yazamazsınız hiçbir zaman..Sebebine gelince?‘Yağ’ artık pahalı gelmeye başladı..Eee, gazetecilerin ‘yağ’ stokuda eridi..Artık, köfte-ekmek hesabı iş görmeye başladı..Bu kadar basit!Ne zaman ki, bir kentin çıkarları, ekonomik çıkarların gerisinde kaldı, o gün gazeteciliğin ‘kefenini’ hazırladı bazı çevreler..Bazı yatırımlar, bağımlı medyaya rağmen gerçekleşiyor İskenderun’da. Ve biz bunları yazmaktan korkacak mıyız? Yoksa, İskenderun medyası bu itibarsızlıkla nereye kadar gidebilecek bakalım?Bu durum hiç mi umursanmıyor gerçekten, yoksa işlerine umursamaz rolü yapmak mı geliyor?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.