Kreşin ne sakıncası var?

Kreşin ne sakıncası var?Yeni Devlet Hastanesi hizmete girdi, hasta sayısındaki yoğunluk düştü..
Aslına bakarsanız, henüz yeni devle hastanesi tam randımanlı hizmet vermiyor. Normal.. Çünkü taşınmaydı, doktor odalarıydı, yerleşmeydi, falan filan derken, zamanla herşey rayına oturur.. Yalnız, gerçek şu ki..
Devlet Hastanesi B Blok’ta çok sayıda boş oda var..
Kullanılmadığı gibi, ileriye dönük hangi amaca hizmet edeceği de pek bilinmiyor, dillendirilmiyor.. Yalnız bir konuda şikayetler epeyce yükselmiş gibi..
Aslında şikayet değil de, öneri ya da talep diyelim..
Biliyorsunuz, hastane çalışanları evli olduğu kadar çocuklu ailelerden oluşuyor..
Anne çalışıyor, baba çalışıyor..
Doğal olarak bir kreşin varlığı gerekliydi..
Resmiyette görünmüyor.. Kağıt üzerinde yok..
Yalnız 13 yıldır o kreş faaliyette.
Ama gerek Devlet Hastanesi B Blok başhekimi, gerekse Doğumevi Hastanesi başhekimi bu uygulamanın kağıt üzerinde şekillenmesine razı değil..
Dedim ya.. Kreşin resmi boyutunu bilmiyorum..
Velev ki, resmi ya da değil.. Bir kreşin, özellikle de şiddetle ihtiyaç duyulan bir yuvanın hastane içinde konuşlanmasının ne sakıncası olabilir ki?
Hastane çalışanı olan bir annenin ‘görev seçiminde’ ne günahı olabilir ki?
Belki de, çocuğunu dışarıda bırakacağı bir ailesi yoktur..
Belki de, psikolojik açıdan güvenemiyordur.
Olabilir, insanlık halidir, ne diyebiliriz ki?
Hadi diyelim ki, hastane full çalışıyor, anlarım..
Hadi diyelim ki, odaların tümü kapasitenin üzerinde, doluluk oranı oda sayısını kaldırmıyor, eyvallah derim.. Ama hastanenin birçok odası boş..
Bir kısmı ambar olarak kullanılıyor..
Var olan bir kreşin varlığı niye bu kadar rahatsızlık oluşturuyor ki?
Bu konuda ne yapılması gerektiğini bilmiyorum..
Ama ilk iş olarak, milletvekili Orhan Karasayar’ın bu konuda omuz vereceğini, destek çıkacağını umuyorum.. Altı üstü bir kreş..
Ne var bunu bu kadar büyütecek yahu?
Anneleri çocuklarından ayırmayalım.
Ne olur? Lütfen!

NİÇİN KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ YOK?
Bilmeyenler için bir bilgi notu:
– Yılda yapılan yaklaşık 1000 kalp ameliyatının % 78’i koroner bypass, % 22’si kapak ve erişkin hastalardaki doğumsal anomalilere yöneliktir.
Sigara ve stres; çağın hastalığı, biliyorsunuz..
Bir de üzerine İskenderun’un sıcaklarını ekleyin, bazen yaşamınızdaki dakikalar çekilmez oluyor.. Hayatımızdaki son çeyreğe bakın. İskenderun’da kalp rahatsızlıklarına karşı çalışmalar, üniteler, gerek devlet gerekse özel hastanelerde çok yetersiz..
İskenderun’daki hiçbir sağlık kurumunda kardiyovasküler cerrahi yok..
Nedir bu?
– Cerrahinin kalp ve kan damarları ile ilgili kısmıdır.
Kardiyovasküler cerrahi iki kısma ayrılabilir.
Birincisi, kardryotorasik cerrahi adı da verilen ve kalbin kendisindeki ve göğüs boşluğundaki temel damarlara ait bozuklukları tamir etmek ya da önlemek için yapılan cerrahi müdahalelerdir. İkinci alan ise damar cerrahisi denilen alandır ve örneğin bacaklar gibi vücudun diğer yerlerindeki damarlarla alakalıdır.
Peki, bir hatırlatma yapalım.
İşadamı Ahmet Göçmen, (veya biraz önceye gidelim) Hasan Yiğit kalp krizi nedeniyle aramızdan ayrılmadılar mı?
Sebep neydi?
Kalp krizi oksijeni engelliyor. Beyin nefes alamıyor..
İlk müdahale için hastaneye gidiyorsunuz ama kardiyovasküler cerrahi bulamıyorsunuz. Üç dakikada olanlar oluyor, yaşamınızdaki tehlike artıyor, organlar ağır hasar görüyor. Antakya’ya hastanın sevkini yapsanız bile, -Allah korusun- büyük ihtimalle hasta yatağa mahkum olabiliyor.
Bu kadar net..
Antakya diyorum, çünkü orada kardiyovasküler cerrahi var..
Ama İskenderun’da yok..
Dikkat ediyor musunuz? Bu aralar İskenderun’da olmayan çok şey yazmaya başladım.. Sizce tesadüf mü?
Özetle..
Siz, siz olun.. Bebe aspirini içmeyi sürdürün..
Kalbe iyi geliyor(muş)!
Başka çare var mı?

FİLİZ HANIMA TEŞEKKÜR!
Biliyorum ki, üzgün..
Biliyorum ki, hayallerine, hedeflerine ulaşamadı..
Kırgın olduğunu sanmıyorum..
Ama, biraz hayal kırıklığı var gibi..
Nasıl olmasın ki.. Hatay’daki tek kadın adayın, meclise girmesi an meselesiydi..
Rakamlar da çok fena değildi.. Ama olmayacaksa, olmuyor..
Bir yerde ip kopuyor işte..
Yine de, bu seçimin galibi bence Filiz Özçörekçi’dir..
Birçok yere ulaştı, sorun dinledi..
Gönlümüzdeki 10+1’inci milletvekilidir.
Vekil olmak için illa ki, TBMM’ye girmek, sandalyelerinde oturmak gerekmiyor..
Asıl meclis halktır.. Asıl oturacağınız makam köyler, beldeler olmalıdır..
Filiz hanım bunu başardı. Teşekkür ediyorum..
Emeğinize, yüreğinize sağlık..
Bakarsınız, bu emeğin karşılığı yakında güzel bir haberle şekillenir.
Ne dersiniz?

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.