Değişimi anlamak!

Değişimi anlamak!Rahmetli Turgut Özal “İhracat hamlesi”ni başlattığında, seçkin bir ekonomi profesörü “İhracat yaparsak aç kalırız, ihraç edecek malımız mı var ki?” diye makaleler yazmıştı! Ne oldu peki?
Ya da Demirel’in Özal’a ‘sana köprü sattırmam’ dediği günleri hatırladınız mı?
İskenderun’un tarihini geri sardığınızda, bugünkü güzelliği veya görselliği göreceğinizi sanmıyorum.. Slovenya’nın Ankara Büyükelçisi Milan Jazbec İskenderun’dayken, sahildeki Petek Cafe’de denizi izliyoruz..
Muhteşem, öyle ki tarifi yok!
Kordonda spor yapan insanlar.. Gözüme bir ara Söz Yazarı Hüsamettin Tacettin ilişiyor.. Kuağında i-pod, kimbilir hangi şarkının yarattığı hayal dünyasında dolaşıyor.. Derken, Slovenya Büyükelçisi Jazbec’in, ‘Türkiye ile ihracat hacmimiz, Tosyalı Holding’in tek kalemlik ihracatından daha azdır’ sözleri yankılanıyor kulaklarımda.. Türkiye’nin ekonomik gücü, iş dünyasının sağladığı katma değerin dış ülkelerdeki yansıması işte bu.. Türkiye artık o hasta adam değil, İskenderun insanı ise artık ‘Hasolar, Memolar’ olarak görülmüyor!
İskenderun demokrasi tarihinde sözde seçkinlerin önyargılarını bir hatırlayalım.
Diyelim ki, belediye başkanı Dr. Yusuf Civelek bir yatırım hamlesi başlattı..
Bu seçkinler, başkan Civelek’i kabullenmezler!
Yusuf Civelek, bir süre önce ‘pasif’ diye anılmadı mı belirli çevrede?
Oysa, milletvekili aday adaylığı için belediye meclisinden istifa eden üyeler için verdiği veda yemeğinde iki de müjdeli haber paylaştı Yusuf Başkan.. Dedi ki:
“- Birincisi içme suyu ihalesine çıktık. Geçtiğimiz cuma günü itibari ile yazışmalar tamamlandı ve süreç başlamıştır. İkinci müjdem ise, aynı gün ihalesi tamamlanan İskenderun İskelesi. Bu yıl tamamlayıp yeni yılı iskele üzerinde kutlayacağız.”
Kulağa hoş geliyor..
Ben Başkan Civelek’e güveniyorum.. Hem üslubunu, hem de ortaya koyduğu hizmet anlayışını beğeniyorum.. Başlamak bitirmenin yarısıdır..
Bazılarımız bu durumu ‘hayal’ kabul edebilir, başkan Civelek’in ‘yetersiz’ kalacağını savunabilir.. Bütün bunlar önyargılara dayalı davranışlardır.
Toplumu, kentin potansiyelini, yatırım gerçeklerini anlamaya çalışmak yerine “Biz adam olmayız” önyargısından kaynaklanan ideolojik tepkilerdir..
Aynı tepkiyi yıllardır birilerinden işitiyoruz..
AK Parti iktidarına böyle yaklaşıldı, iki dönemdir iktidardalar..
Tayyip Erdoğan’a böyle yaklaşıldı, başta AB ve Ortadoğu olmak üzere, Slovenya Büyükelçisi Milan Jazbec bile, ‘Başbakanınız başarılı ve örnek alınacak bir lider. Hem karizmatik, hem güçlü bir devlet adamı” demedi mi?
Yusuf Civelek’in 5 yılda birşeyler üretemeyeceğini düşünenler bugün karşılarında ‘sakin, huzurlu ve gelişen bir İskenderun’ görmüyorlar mı?
* 5 yıldızlı Otel..
* İhale sürecine giren bir Aslantaş Projesi..
* Bir yılda tamamlanacak iskele projesi..
* Lojistik köy..
* Limak yatırımları..
Bunlar daha başlangıç..
Şu anda Türkiye de, İskenderun da eskisinden çok başka bir yerde.
Önümüzde 12 Haziran genel seçimleri var..
Dilerim, aday adaylarımız bu değişimin farkında..
Çünkü değişimi anlamayanı, değişim yokeder!
Nostalji yetmiyor..
Siz Türkiye’yi ve İskenderun’u hâlâ 1930’ların veya 1970’lerin boyutundaymış gibi anlamaya ve anlatmaya çalışırsanız, taşıyamayacağınız bir yükün altında ezilirsiniz..

BÜLENT AKBAY ÖRNEK TEŞKİL ETTİ!
Bir milletvekilinin taşıması gereken tüm envanterler onda var..
İşte bakın..
Hatay’da ayak basmadık yer bırakmadı.. Birçok semtinde mitingler düzenledi.
Gönüllü ekibiyle birlikte hemen hergün dakikayla değil, saniyeyle yarışıyor..
Gündemi iyi takip ediyor.. STK’larla içiçe..
Bir “yoksulluktan kurtulma hakkını anlatacağım” dedi..
Ortalık nasıl da allak bullak oldu.
Bir “Hatay’a Milli Gelirden Daha Büyük Pay” dedi..
Diğer adaylar nasıl da telaşlandı.
Demek ki neymiş?
Gündemin peşinden koşan bir milletvekili aday adayı olmak yerine, gündemi belirleyen bir vekil adayı olmak gerekiyormuş.
O bakımdan Av. Bülent Akbay’a bakıp, edindiğim izlenimi rahatlıkla söyleyebilirim:
– Yapılanları eleştirmek yerine alternatifler geliştirmeyi sağlamayı başardı.
– Sürpriz yapmayı ve şaşırtmayı başardı.
– Partinin yolunu varoşlardan geçirmeyi başardı..

TENNİOĞLU’NUN ÖNERİSİNE KULAK VERİN!
CHP Hatay Milletvekili aday adayı Müfit Tennioğlu, İskenderun’a ‘teknik üniversite kurulsun’ fikrinin ilk savunucusu.. Şimdi güzel bir projeyi daha dillendiriyor..
Çok önemli görüyorum.. Üstelik hayati bir konu!
Nedir o?
Hatırlayın, daha yeni..
Arsuz yolunda zincirleme kaza sonrası 3 kişi öldü..
Oysa yol henüz bitmedi, tehlikeli..
Ama o 30 kilometrelik güzergahta tek bir çok amaçlı sağlık merkezimiz yok..
Mimar Müfit Tennioğlu işte bu eksikliğe vurgu yapıyor.. Diyor ki:
“- Merkezi bir yer belirleyelim.. O alanda, çok amaçlı (acil durumlar için ameliyathanenin de dahil olduğu) bir sağlık merkezi konuşlandıralım. Kapısına iki de ambulans koyalım.. Projesini ben hazırlayacağım. Allah korusun, bir kaza anında böylesine sağlık merkezleri hayat kurtarır.. Bir nevi, mobil hizmet verir gibi, anlık müdahale sağlar..”
Şimdi söyler misiniz bana, daha neyi bekliyoruz?

‘KENDİM ETTİM, KENDİM BULDUM’ RAPORU!
Şimdi Karaağaç sahil yolunda bir cafedeyseniz..
Cam kenarına yerleşir ve etrafı, yeşil doğayı izleyerek kahvenisi yudumlardınız..
Ben de öyle yapardım.. Ama o tarım alanlarının günümüzde tehlike altında olduğunun farkında mısınız? Biliyoruz ki, konutlaşma aldı başını gidiyor.. Korkarım Karaağaç’ta 10 yıla kalmaz, tarım arazisi denen bir yeşil alandan eser kalmayacak..
Bunları neden yazıyorum? Valiliğin, Hatay Tarım ve Kırsal Kalkınma Stratejik Planı’nı içeren raporu dün elime ulaştı. Çok yönlü, objektif hazırlanmış, epeyce de emek sarfedilmiş.. Proje Koordinatörü Prof. Dr. Yaşar Akça tarafından kaleme alınmış.. Swot analizinde Hatay’ın tarımdaki güçlü ve zayıf yönleri, elde ettiği fırsatları ve kapıda bekleyen tehditleri gördüm.. Önce kötü haber..
Bugün tarımdaki zayıf yönlerimizi ele alacağım, buyursunlar:
– Büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısının çok az olması..
– Hayvancılığın gelişmemiş olması..
– Yem bitkileri ekiliş oranının çok düşük olması..
– Amik ovasında sulama suyunun yetersizliği..
Arazi parsellerinin küçük parçalı olması nedeniyle, ihracatçıların çok sayıda çiftçiden ürün toplama zorunluluğunun bulunmasının ürün kalıntı miktarı ve kalite güvenliğini kısıtlaması..
– Bitkisel üretim ve hayvancılığı bir arada yapan işletme oranlarının düşük olması..
– El ile toplanan pamukta işçilikten kaynaklanan randıman kayıplarının yüksekliği..
– Güncel tarım envanterinin çıkartılmaması..
– Yerel zeytin çeşitlerinin desteklenme programı içinde yer almaması..
– Zeytin ve narenciye bahçelerinin güçlü kayıt sistemi ve envanterinin olmaması..
– Zeytinyağının genel anlamda dökme zeytinyağı olarak pazarlanmasından kaynaklanan ekonomik kayıplar..
– Soğuk hava tesislerinin yetersiz oluşu..
– Tarımsal eğitimin yetersizliği..
– Toptancı halinin teknolojik alt yapısının çok yetersiz olması..
– Kapalı basınçla sulama yöntemlerinin yetersiz olması..
– Tarım alet ve makinelerin alımında yüzde 50 geri ödemelerde gecikmelerin yaşanması..
– Turunçgil sınıflama ve paketleme tesislerinin yetersiz olması..
– Üretilen hayvansal ürünleri işleyecek entegre tesis yetersizliği..
– Verimli taban arazilere zeytin dikilmesi..
– Amik ovasında sulama suyunun yetersizliği..
– Tıbbi ve aromatik bitkilerin doğayı yok edecek şekilde toplanması..
– Mera alanlarının az olması..
– Krediyi ödeyemeyen çiftçinin verimli topraklarını satmaya başlaması..
– Su ürünleri yetiştiriciliğinin kısıtlanması..
– Yanlış ve bilinçsiz tarımsal ilaçlamanın yapılması..
Dikkat ettiniz değil mi?
Tarımı bize aynı anda yaklaştıran ve uzaklaştıran yine insaoğlu!
Sorun, bütün bu işlerin insan gibi asla mükemmel olmayan bir yaratık tarafından yönetilmesi ve kontrol edilmesi..

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.